15 gün önce, yani 26 Ocak'ta, "Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'nde bugünlere dikkat" başlıklı yazımda, OSB'de zam dönemi olması nedeniyle olası işçi eylemlerine dikkat çekmiştim. Hem işçi, hem de işverenleri, provokasyonlara karşı uyarmış, özellikle işveren tarafının fedakarlık yapması gerektiğini vurgulamıştım.
Yazımdan bir gün sonra, Başpınar İşçi Konseyi toplandı, devletin belirlediği yüzde 30'luk zammı değil, kendi belirledikleri yüzde 65'lik zammı kabul edeceklerini ilan etti.
Ve Şubat ayının ilk günleriyle birlikte de, Organize'den birbiri ardına işçi eylemleri haberleri gelmeye başladı.
Geçinebilir ücret işçinin en doğal hakkıdır. Hatta, bulunduğumuz ekonomik koşullarda değil yüzde 65, yüzde 100 zam yapılsa bile, bu şartlarda geçinmek kolay değil. Bu bağlamda işçi sonuna kadar haklı.
Madalyonun diğer yüzünde, yani işveren tarafında da aynı memnuniyetsizlik var. İki hafta önce yazdığım gibi, bir işçinin maliyetlerinin 1500 Doları geçtiğini hesap edersek, Mısır gibi 150 Dolara işçi çalıştıran ülkeler ile rekabet edebilmek mümkün değil artık.
Zaten, rakamlar Gaziantep'in sanayi üretiminde geriye gittiğini ortaya koyuyor.. Şunu çok iyi biliyorum, kentte bir çok işveren artık emek yoğun sektörlerden çekilmenin planlarını yapıyor. Herkesin bir arayışta olduğunu belirtmeliyim. Bugün Gaziantep OSB'de 300 bini aşkın çalışan var ya, bu rakam görüp görebileceğimiz en üst rakam. Bundan sonra yeni yatırımlar da gelse, işçi sayısı asla 400 binleri görmez, hatta geriye bile gidecek.
Gelelim işin bam teline... Yani Organize'deki gerçeklere...
Gaziantep OSB'de, 2024 yılında asgari ücret 17 bin TL iken, en düşük maaş neydi biliyor musunuz? Fabrikadan fabrikaya değişmekle birlikte, 27-30 bin TL arasında. Asgari ücretle çalışan yüzde 3-5, o da işe yeni giren, niteliksiz elemanlar. Kaldı ki mesai ile onların maaşları bile 25 binlere yaklaşıyor.
2025 yılı asgari ücreti yüzde 30 artışla 22 bin TL olduktan sonra, OSB'de en düşük maaş 35 bin TL'lere yaklaştı. İşverenler, devletin verdiği yüzde 30 zammın üzerine, 5-10 puan arası daha iyileştirme yapıp, yüzde 40'lara varan oranlarda zam yaparak, maaş skalasını bir üst seviyeye taşıdılar.
Buna rağmen, yüzde 60-65 oranında zam kararında ısrar etmenin, işletme maliyeti açısından sürdürülebilir olmadığı gerçeğini de kabul etmeliyiz. İşverenler, talep edilen oranları bugün kabul etseler, belki de yarın fabrikalarına kilit vuracaklar. Veya maliyetleri azaltmak için işçi çıkartacaklar. Olan yine işçiye olacak.
O zaman, işçinin de, işverenin de mutlu olmadığı bu kısır döngüde yapılması gereken karşılıklı fedakarlık yaparak orta yol bulmaktır.
Madalyonun bir de provakatif boyutu var ki, işin esas sıkıntılı durumu da işte tam burası... İşçi eylemlerinde hep başrolde görmeye alışık olduğumuz bir sendikacı var. İnanın onun derdi işçi, emekçi falan değil. Onun tek derdi, sendikasına daha fazla üye yapmak, üyelerden daha fazla aylık alıp, daha fazla para kazanmak. Kısmen de siyasi rant elde etmek...
İki gün önce bir fabrikanın önünde işçilere konuşurken ve nasihatta bulunurken, öyle bir itirafta bulundu ki, her şeyin özeti.: "İşçi kardeşlerim, ben sizin hakkınızı alacağım, ama sizden de bir tek istediğim olacak. Sendikalı olun, daha güçlü olalım..."
Bu sözlerden anlaşılacağı üzere, mesele üzüm mü yemek, yoksa bağcıyı mı dövmek ben anlamadım...
Ezcümle... Organize'de sendikacılık adı altında provokatörlük yapanlara dikkat edilsin, kimsenin oyununa gelinmesin... Şunu bilelim, OSB'nin huzuru, Gaziantep'in huzurudur.