Bir giren pişman bir giremeyen,

Bir kalan mağdur bir çıkamayan,

Birine sorsan kervan suçlu; kervana sorsan biri çıbanın başı.

Kim kime dum duma senaryolar ile “sen saa ben baa” ikilemlerinin fırıl fırıl baş döndürdüğü trajik bir aksiyon bizimkisi!

Entrika, ihanet… ne ararsan var. Halk hariç...

Demem o ki; Gaziantep’te siyaset kervan yolda dağılır misali...

Gerek partisinden istifa şekli, meclis toplantılarındaki tavırları ve sergileyemediği siyasi duruş gerekse basına yansıyan ve henüz yargı kararıyla sonuçlanmamış 1.8 milyar TL’lik ihale dosyası ile günlerdir kamuoyunda tartışılan bir isim haline gelen ve kamuoyuna hiçbir makul açıklama yapmadan ortadan kaybolan; yola çıktıklarını yolda buldukları ile değiştirerek istikrarsız hareket eden Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz'ın zaten herhangi bir parti çatısı altında yer alması başlı başına bir risktir.

Üstüne üstlük, hakkında çıkan “söz konusu dosyadan sıyrılmak için AKP’ye geçeceği” yönündeki kamuoyu iddiaları, bu kişinin gerçekten AKP’ye geçişiyle sonuçlanırsa, bu yalnızca siyasi değil, ahlaki anlamda da büyük bir tartışma konusu olur. Başta AKP’ye oy vermiş kişiler olmak üzere tüm kamu vicdanına aykırı bir hareket olur.

Velev ki, bu kadar kısa sürede ideolojik yapısı değişti ve CHP’den AKP’ye geçecek noktaya geldi, o zaman hakkındaki ağır iddialardan bağımsızken aklanıp, aklanmanın ardından geçişidir doğru olan.

Kaldı ki o bile yanlıştır!

Çünkü seçildiği makamı o koltuğa getiren oylarla bırakmak yerine, bireysel tercihlerle terk etmek hem siyasi hem ahlaki bir borcun inkârıdır.

"Normal şartlarda" makamdan istifa gerekir.

Profili siyaset yapmaya uygun olmayan deneyimsiz ve fevri birinin bireysel trajedisi başka, bunca yıldır siyasetin içinde aynı koltuklarda oturmaktan kalıbı çıkmışların düştükleri hatalar ise başka boyutta hatalar barındırıyor elbette!

Zira CHP İl Yönetimi:

1. Umut Yılmaz’ın partiden ayrılış sürecinde etkili bir müdahale ve önleyici adım atmadı.

2. Parti içi birlik mesajı veremedi, iç çatışmaların kamuoyuna yansımasına engel olamadı.

3. Kriz anında net, bütünleştirici ve güven veren bir iletişim dili oluşturmadı.

AKP İl Yönetimi ise:

1. Hakkında basına yansıyan ciddi iddialar bulunan bir ismin partiye geçeceği söylentilerini açık ve net şekilde yalanlamadı.

2. Tartışmalı bir isimle aynı cümlede anılmanın önüne geçmek için proaktif bir tutum sergilemedi.

3. “İlkelerimiz gereği böyle bir ismi kabul etmeyiz” şeklinde net bir kamuoyu mesajı veremedi; bu durum parti itibarını zedeledi.

Velhasıl bu süreçte her iki parti de kriz yönetimi, etik duruş ve kamuoyu güveni konularında ciddi zaaflar gösterdi. Normalde yapılması gereken, hem içerideki disiplinin hem de kamuoyuna verilen mesajın güçlü ve net olmasıydı. Maalesef iki taraf da bu sınavda sınıfta kaldı.

Ne demiştim; yanlış yönetilen kriz, tarafsız kalması gereken kamu vicdanını da, temsil ettiği siyasi kurumların itibarını da yerle bir eder...

Ne kervan dayanır ne yol.

Herkes yolda kalır!