Kurban Bayramı’na bir aydan az bir süre kala, ülke genelinde bir heyecan, bir telaş başladı. Bayram hazırlıkları hız kazanırken, en çok konuşulan konulardan biri de her yıl olduğu gibi kurbanlık fiyatları. Ancak bu yıl, özellikle canlı hayvan piyasasında yaşanan dalgalanma ve fiyatlardaki dengesizlik akıllarda soru işareti bırakıyor.
Bugünlerde canlı hayvan pazarlarında kilosu 220 TL’den satılan büyükbaş hayvanlar bir anda, bayrama yaklaştıkça 280-320 TL bantlarına tırmanıyor. Peki ne değişiyor da, birkaç hafta içinde hayvanın kilosuna 100 TL’ye varan bir zam geliveriyor? Besicinin maliyetlerinde bir gecede artış mı oluyor? Nakliye masrafları mı aniden iki katına çıkıyor? Yoksa yıllardır aşina olduğumuz o “bayram fırsatçılığı” yine sahneye mi çıkıyor?
Elbette üretici ve satıcı tarafında yıl boyunca hayvan beslemek, yem, veterinerlik hizmetleri ve diğer giderler ciddi maliyetler doğuruyor. Ancak tüm bunlar, yıl boyunca zaten hesaba katılan kalemler. Bayram öncesi yaşanan bu ani fiyat artışını yalnızca maliyetlerle açıklamak pek mümkün görünmüyor. Daha çok, talep artışı bahanesiyle arzın kontrollü bir şekilde kısıtlanması ve fırsatçılık kokan fiyat manipülasyonlarıyla karşı karşıyayız.
Özellikle dar gelirli vatandaş için kurban ibadetinin erişilmez hale gelmesi, toplumun vicdanını yaralıyor. Kurban, dayanışma ve paylaşım ruhunu temsil ederken, bu tablo, tam aksine bir ekonomik kargaşayı ve adaletsizliği gözler önüne seriyor.
Piyasa koşullarına elbette müdahale edilmemeli. Ancak denetim mekanizmalarının etkin çalışması, spekülatif hareketlere karşı caydırıcı önlemler alınması da şart. Belediyelerin daha fazla canlı hayvan pazarı açması, doğrudan üreticiden tüketiciye satışın desteklenmesi gibi yöntemlerle fahiş fiyat artışlarının önüne geçilebilir.
Sonuçta kurban, sadece et almak değil; paylaşmak, dayanışmak ve Allah’a yakınlaşmak demek. Fiyatlar yükseldikçe, bu ruhun da zedelendiğini görmek ne yazık ki üzücü. Bayramın bereketi, bir avuç fırsatçının insafına bırakılmamalı.