Artık sokakta yürürken bir çocuğun göz göze gelmesi nadir bir an. Çünkü gözler ekranlara kilitli. Daha konuşmayı öğrenmemiş çocukların ellerinde telefonlar, parmakları oyunlara, videolara alışmış. Ebeveynler, susturmak için ekranı uzatıyor; içerik ne olursa olsun, yeter ki sessizlik sağlansın. Ama bu sessizlik, sağlıklı gelişimin değil, dijital bağımlılığın habercisi.
Saatlerce ekran başında kalan çocuklarda dikkat dağınıklığı, uyku bozuklukları, sosyal geri çekilme, öğrenme güçlüğü ve fiziksel sağlık sorunları baş gösteriyor. Duygusal gelişim sekteye uğruyor; empati kurmak zorlaşıyor, öfke kontrolü zayıflıyor. Hareketsizlik ise obezite riskini artırıyor. Bu tablo sadece çocuklara özgü değil. Hepimiz, ekranların görünmez zincirleriyle bağlıyız artık.
Eskiden sokakta oynayan çocuklar vardı, şimdi sessizce ekranlara bakan minik yüzler. Eskiden misafirlikte sohbet olurdu, şimdi herkes kendi ekranına gömülmüş. Dijitalleşme hayatı kolaylaştırdı belki ama insanı insandan uzaklaştırdı. Ekranlar, bilgiye açılan kapı olmaktan çıkıp, duygusal izolasyonun penceresi haline geldi.
Bu köşeden bir çağrı yapıyorum: Ekranları değil, birbirimizi görelim. Çocuklara susturmak için değil, anlamak için yaklaşalım. Dijital sessizliği birlikte bozalım. Çünkü gerçek iletişim, parmak uçlarında değil, göz temasında başlar.