Asgari ücrete zam gelmeden, zamlar çoktan raflara dizilmiş oluyor. Her yıl aynı döngü: daha zamlı maaşlarımızı almadan maaşlar eriyor, alım gücümüz düşüyor, umutlarımız bir sonraki zamma erteleniyor. Bu yıl da farklı değil. Market raflarında, kira sözleşmelerinde, servis ücretlerinde, her yerde sessizce bir artış var. Ama bu artışın sesi, cebimize ulaşmadan yankılanıyor.
Peki ne oldu da ürünlere zam yapılıyor? Dolar kuru sabit, petrol fiyatları dalgalı ama zaman zaman düşüyor da. Ancak işletmeler, petrol artınca anında fiyatları yükseltiyor. Düşünce ise sessizlik. İndirim yok, geri adım yok. Serbest piyasa deniyor, ama bu serbestlik bazen vicdanı da serbest bırakıyor. Her işletme kendi kar marjını belirliyor, denetim yok, denge yok.
Bir süpermarkette 1.500 liralık ürün, diğerinde 1.000 lira, hatta bazen 750 lira. Aynı marka, aynı gramaj, farklı fiyat. Tüketici şaşkın, çaresiz. Bu fark sadece rekabet değil; piyasa kontrolünün eksikliği, denetimsizliğin sonucu.
Asgari ücret artışı, çoğu zaman kira artışına bile yetmiyor. Hele ki gıda, ulaşım, enerji gibi temel ihtiyaçlar söz konusu olduğunda, yapılan zam elimizde buharlaşıp kül oluyor. Çünkü fiyat artışını durduramadıktan sonra, maaş artışı sadece bir rakamdan ibaret kalıyor.
Piyasayı dengelemek şart. Denetim mekanizmaları güçlendirilmeli, fiyat istikrarı sağlanmalı. Aksi halde, zamlı maaşlar daha cüzdana girmeden eriyip gidiyor. Ve biz, her yıl aynı döngüde, aynı hayal kırıklığını yaşıyoruz.