Gaziantep'in içinde bulunduğu bölge, “Bereketli Hilal” olarak bilinen, önemli uygarlıkların ve kültürlerin doğduğu ve yeşerdiği bir coğrafyadır. Bu bereketli coğrafyanın kuzeybatı kesiminde yer alan Gaziantep ili, Karkamış, Dülük, Zeugma, Zincirli Höyük ve Yesemek gibi çok önemli kültür varlıklarına sahiptir. Yesemek’i bütün bu alanlardan ayıran en önemli özelliği, Hitit döneminin sanat eserlerini barındıran, antik heykel okullarının da bir öncüsü, bir proto-tipi olmasıdır. Hitit Uygarlığı Anadolu'da ortaya çıkan ilk uygarlıktır ve Yesemek de bu uygarlığın çok önemli bir temsilcisidir. Yesemek bu önemli özellikleri ile bütün dünya genelinde büyük ilgi çekme potansiyeline sahiptir.

Yesemek eşsiz bir kültür varlığıdır. Alanda yapılan incelemelerde, şimdiye kadar kısmen ya da tümüyle toprak üstünde olan 600’e yakın heykel, heykel taslağı ve işlenmiş blok tespit edilmiş. Bu çok büyük bir rakamdır. Belki toprak altında da çok daha fazlası bulunuyor.

Yesemek Heykel Atölyesi, 2016 yılında bir gölet inşaatı çalışmaları nedeniyle kısmen tahrip edildi. Genel olarak İslahiye ve Nurdağı çevresinde yapılan yüzey araştırmalarında, tüm bölgede kültür varlıklarına yönelik bilinçli ya da bilinçsiz bir tahribat olduğunu tespit edildi. Kültür varlıklarına yönelik tahribatlar sadece İslahiye bölgesinde değil, Türkiye genelinde karşımıza çıkan bir durum... İslahiye ve Nurdağı çevresine bakıldığında, çok sayıda arkeolojik alanın kaçak kazılarla tahrip edildiği veya yok edildiğini tespit edilmiş. Bu oldukça üzücü bir durum. Eskiden bu tahribatlar, kazma kürekle gerçekleştirilirken, şimdi iş makinalarıyla yapıldığından tahribatların boyutu da giderek büyümekte.

Yesemek Heykel Atölyesi’nin yanı başında planlanan, ancak şimdilik durdurulmuş olan Yesemek Göleti projesi, Yesemek’in UNESCO sürecini de olumsuz etkileyecek, kültür varlığının önündeki en büyük sorundur. Bu proje, atölye alanı sınırında, oldukça yüksek duvarlıdır ve UNESCO’ya “kültürel peyzaj” alanında başvurmuş olan Yesemek’in kültürel peyzajına zarar verecektir.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin danışmanlık hizmeti aldığı ICOMOS (UNESCO’nun bir alt birimi) uzmanları da gölet yapılması durumunda, Yesemek’in UNESCO şansının kalmayacağını rapor etmişler.

Doğuş Time Dergisi’nde verdiği söyleşi de; Yesemek Deresi boşa akan bir akarsu değildir diyen Arkeoloji Bölüm Başkanı, Yesemek, İslahiye ve Nurdağı Bölgesi Yüzey Araştırması ile İslahiye çevresi çeşitli kurtarma kazılarını yürüten sayın Prof.Dr. Atilla Engin, “Doğal olarak Tahtaköprü Barajı'na akan bir sudur. Yani bu bölgede boşa giden bir su da yok. 2016 yılında gölet inşaat çalışmaları sırasında maalesef birinci derece arkeolojik sit alanına iş makinalarıyla girilmiş, izinsiz bir şekilde 20’den fazla heykel iş makineleriyle tahrip edilerek çıkarılmış ve 5 bin metrekare alan tahrip edilmiştir. Bu çok üzücü, çünkü Yesemek bizim için çok önemli bir kültür varlığıdır. Hatta sadece bizim için değil Dünya için de çok önemli bir kültür varlığıdır. Yesemek Açık Hava Müzesi’nin eşi benzeri bulunmamaktadır. Dünya’da bir ikinci örneği yoktur ve en eski, en büyük heykel atölyesidir. Bu açıdan sadece Gaziantep'in ve Türkiye’nin değil, Dünya’nın en önemli arkeolojik alanlarından biridir ve bu nedenle korunarak gelecek nesillere ulaştırılması büyük önem arz etmektedir” diyor.

Yesemek bölgesi hakkında dikkat çeken diğer bir hususta Yesemek segmentinde fay hattı bulunmasıdır. Yesemek segmentinde olacak bir deprem büyük zarar vereceği kuşkusuz ortada. Tarihte bu bölgede 1822 yılında büyük bir deprem olmuş, Gaziantep Kalesi, camiler yıkılmış, 50 binden fazla insan ölmüş. Yani anlayacağımız uyuyan bir fay bu bölgemizde yer almaktadır. Her şeyi bir arada topladığımızda Mahkeme kararlarıyla durdurulan gölet projesi tümüyle rafa kalkarsa hem UNESCO başvuru dosyasında geçici listeden kalkacak ve kalıcı listeye girecek. Hem de kırılmayan fay hattı nedeniyle geleceğe yönelik bir önlem olacaktır. Bu bağlamda kültürel değerlerimizi korumanın ehemmiyetiyle, ileriye dönük kazanımlarımız sağlam olacak.