Geçtiğimiz haftalarda Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde birkaç konkordato başvurusunun haberini aldım. “Yeni bir kriz dalgası mı başlıyor?” diye düşündüm. Sonra yavaş yavaş tablo netleşmeye başladı.
Daha düne kadar Türkiye’nin ihracat şampiyonları listesinde yer alan, ödüllerle kürsüye çağrılan firmalar… Bugün ya konkordato vermiş ya da vermenin eşiğinde.

Sokaklar sessiz.
Siyasetçiler sessiz.
Oda başkanları, birlik yöneticileri, sivil toplum liderleri sessiz.
Ama içeride, üretim bantlarında sessizlik yok.
Makineler susmuş belki, ama çalışanların, yöneticilerin, iş insanlarının kalbi atmaya devam ediyor. Hepsi aynı cümleyi kuruyor:
“Ayakta kalmaya çalışıyoruz. Kimse derdimizi sormuyor.”

Sanayici artık yalnız

Bugün konkordato veren bir firma, geçmişte yüzlerce kişiye iş, milyonlarca dolarlık ihracat, binlerce ailenin geçimi demekti. Ama bu firmalar düşerken, herkes üç maymunu oynuyor.
Kimi yalnız aidat peşinde, kimi seçim fotoğrafı.
Bir zamanlar “sanayiciye sahip çıkmalıyız” diyenler, bugün sesini kısmış durumda.
Krizden değil, krizle yüzleşmekten korkuluyor sanki.

Ama esas soru şu:
Sanayi bu kadar kırılganken, devletin ve kurumların refleksi bu kadar mı zayıf olmalıydı?

Konkordato ilan eden firmalar “hiç değilse bu süreçte elektrik, su, SGK, aidat gibi yükler askıya alınsın” diyor. Haklılar. Çünkü bu yüklerin altında ezilen işletme, önce işçiyi çıkarıyor. Sonra üretimi durduruyor. Sonra şehir yavaş yavaş sessizliğe bürünüyor.

Sessizlik tehlikelidir

Sanayide sessizlik iyiyse üretim sesinden olur.
Ama bu sessizlik öyle değil.
Bu sessizlik, bir çöküşün habercisi gibi.

Bir gazeteci olarak soruyorum:
• Hiçbir oda başkanı neden çıkıp konuşmuyor?
• İhracatçılar Birliği neden firmaları yerinde ziyaret etmiyor?
• Siyasiler neden sadece açılışlarda görünüyor da, kriz anlarında kayboluyor?

Sanayici sadece para kazanmak için değil; memlekete katkı sağlamak için de üretir.
Ama bugün onların sadece finansal değil, psikolojik olarak da desteğe ihtiyacı var.

O desteği vermezsek…
Yarın bu şehirde, bu ülkede yalnızca susan fabrikalar değil, susan vicdanlar da çoğalır.

İŞİN ASLI…
Aslı Aslan Emektar