Yıllardır her bayram sabahı aynı manzaraya alışığız: Çocuklar sabahın erken saatinde babalarının elinden tutar, kurbanlıkların başına geçilir, dualar edilir ve ibadet yerine getirilir. Bu, hem bir ibadet hem de aile bireylerinin yaşadığı derin bir manevi deneyimdir. Ancak bu yıl gözlemlediğim tablo, alışılmışın dışında ve üzerinde düşünülmesi gereken bir değişime işaret ediyor.

Kasaplar, “Bu yıl boşluğa düştük” diyor. Bayram öncesi et bulundurmadıklarını, kurban bağışı yapan birçok vatandaşın sonradan kasaplara gelip “bayramlık et” istediğini ama ellerinde yeterli et kalmadığını ifade ediyorlar. Bu ifadeler, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartların kurban ibadetine nasıl yansıdığını açıkça gösteriyor.

Çoğu vatandaş bu yıl kurbanı kendi eliyle kesmektense, Somali’ye, Afrika’ya, Gazze’ye bağış olarak göndermeyi tercih etti. 4.500 TL, 5.400 TL gibi rakamlarla bağışlar yapıldı. Oysa yerel bir kurbanlık almak isteyen bir kişi 15.000 TL’den başlayan fiyatlarla karşılaştı. Aradaki fark oldukça büyük. Bu fark ise bizi bazı soruları düşünmeye itiyor:

Kurban ibadeti bir yükümlülük müdür, yoksa gönülden gelen bir paylaşım mıdır? Kurbanı kendi gözünle görmeden, onu kesme sürecine dahil olmadan, yalnızca bir bağış makbuzu ile yerine getirmek yeterli midir?

İslam’a göre kurban, mali bir ibadettir. Şartları taşıyan her Müslüman için vaciptir. Ancak burada niyetin samimiyeti çok önemlidir. Eğer biri, gerçekten ihtiyaç sahiplerine ulaşmak, onların sofrasına et girmesini sağlamak niyetiyle kurbanını bağışlıyorsa, elbette bu ibadet yerine getirilmiş olur. Ama eğer bağışı, yalnızca ekonomik sebeplerle “daha ucuza getirmek” için yapıyorsa, bu durumda niyetin tartışılması gerekir. Çünkü kurbanın özü, Allah’a yakınlaşmak, paylaşmak ve sorumluluk bilinciyle hareket etmektir.

Bazı vatandaşlarımız belki de ilk defa çocuklarının gözünde kurbanın ne anlama geldiğini, onun manevi atmosferini yaşatamadı bu yıl. Bu da ayrı bir boyut. Kurban sadece kesmek değil, öğretmektir. Paylaşmayı, fedakârlığı, Allah’a teslimiyeti göstermektir. Bu manevi eğitimi, birkaç lira eksik ödeyerek başka bir coğrafyaya göndermek, bazen çocuklarımızın bu değerleri gözden kaçırmasına sebep olabilir.

Dilerim, bağış yapan herkes fazlasını da yapmıştır. Hem kendi mahallesindeki ihtiyaç sahibini görmüş, hem de uzak diyarlardaki mazlumlara el uzatmıştır. Zira ibadet, tek bir eylemle değil, bir bütünlükle anlam kazanır.

Kurban ibadeti, gönülden gelen bir niyetle yapılırsa, ister kendi avlumuzda keselim ister Afrika’da, mutlaka kabul görür. Ancak ne yaptığımız kadar, neden yaptığımız da önemli. Bu bayram bize bunu bir kez daha hatırlattı.
Unutmayalım; kurban bir paylaşım ibadetidir, hesap işi değil, gönül işidir.