Sevgi; aşk demektir.

Aşk kelimesi de ışk kökünden türemiş olup” zehirli zambak” anlamına gelir.

Türkler de ışk sözcüğüne duygularını katmış, daha kuvvetli hale getirmek için aşka dönüştürmüşler.

Bizde aşk kutsaldır. Aşk ruhtur, şefkattir, bağlılıktır, sadakattir, inanmaktır.

Sevdiğine ulaşmanın adıdır. Sevdiğinin yolunda yanmak, çile çekmektir.

Biz de aşk” temizdir, hem temizleyicidir. Temizdir, çünkü ahlâka ve edebe dayandığından samimi ve sâfiyane bir duygudur. Temizleyicidir çünkü, âşığı nefsanî ve hayvanî sıfatlar ile dünyevî bağlar ve hırslardan temizler.”

Biz de “Aşk, bir şeye muhtaç olmak, bir şeyden yoksul bulunmaktır.”

Oysa bakıyorum da bizim aşk, batının eksenine kaymış; maddenin gölgesinde tutkuya, sosyolojik bir davranış biçimine evrilmiş, İç güdülerin esiri olmuş!

Bizim aşıklarımız  sevdası uğruna dağları deler, çölleri aşar, uğrunda ömür tüketirdi.

Bizim aşkımızda estetik ve zarafet vardı. Onu tarif ederken gül ile bülbül benzetmesi yapılırdı.

Seven bir günlük sevmez, sevgiler mahşere kadar uzardı.

Bizim sevgililer “bir araya gelse samanlık seyran” olurdu.

Bir çiçek, bir mektup, bir tatlı söz, bir tebessüm sevgiliyi hatırlatmaya yeterdi.

Şimdilerde insanlar sevgilisi olacaklara bakarken; “daha iyi nasıl yaşarım?” onun hesabını yapıyor.

Sevdiceğim cebime para, cüzdanıma kredi kartı koyabilir mi …

Tatile götürebilir mi?  Üstüme ev, altıma araba …

Marka giysiler, pahalı mücevherler alabilir mi?” Onları düşünüyor.

Velhasıl…

“Yar, deyince kalem elden düşüyor/Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor,

Lambada titreyen alev üşüyor/Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban” diyenler yok artık.

Geriye hız ve haz çağının   şıpsevdi aşıkları kaldı.

Dün tandır başında merakla dinlediğimiz Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı…

Siyah beyaz filmlerde izlediğimiz çile çeken, yataklara düşen, halden hale giren sevgililer sizlere ömür!

Şimdilerde bildik aşklar yerine; iç gıcıklayıcı, göz kamaştıran, sonrasında hep   hayal kırıklıkları, psikolojik sarsıntılara neden olan, ruhsuz, bencil, çıkarcı birliktelikler var.

Bizim sevgilerimizde güven vardı, kanaat vardı. Sadakat vardı, duygu vardı,

Sevgililer birbirlerine bakarken birbirlerinin gözlerinde kaybolur, tene değmeden yârin hayalinde  huzur bulurdu.

Bakıyorum da sevgililer paranın gölgesinde hissiz debelenip duruyorlar.

Şimdi sevgili, aşk deyince; TV dizlerindeki ihaneti huy, sadakati gereksiz sayan Bihter, Behlül tipler geliyor aklımıza.

Sevgili; Sosyete pazarından satın alabileceğiniz, ondan bıkınca da çöpe atabileceğiniz bir gömlek değildir. Sevgili; kucaklaşan gönüller için abıhayat suyu, Kıymetini bilene cennette bir köşktür.

Bana kalırsa 14 Şubat vefasızlara sevdiklerini hatırlatma günü!

Haddini bilen, sevdiğine saygı duyan, ona gözü gibi bakanlara, sadakat gösterenlere sözüm yok!

Ancak şimdiki aşklara bakınca; saygı yerine edepsizlik, muhabbet yerine didişme, sorumluluk yerine vurdumduymazlık, güler yüz yerine çirkeflik, fedakârlık yerine bencillik, paylaşma yerine açgözlülük, sadakat yerine ihanet, sevgi yerine bağımlılık, duygusallık yerine çıkar, güzellik yerine bayağılık, vefa yerine aldatma, huzur yerine didişme görüyorum.

Bu da aşk değil, olsa olsa sevgili geçinenlerin iki yüzlülüğü olabilir.

Allah herkesin gönlüne göre versin. Sevdiklerinizle muhabbetiniz bol olsun.