Kim ne derse desin…
Gaziantep Futbol Kulübü bu şehrin en büyük reklam yüzüdür.
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında, hatta Avrupa’da bile Gaziantep’i bilen, adını duyan binlerce insan varsa bunda Gaziantep FK’nın payı yadsınamaz.
Ancak ne yazık ki son yıllarda bu kulüp, bazı teknik adamlar için bir basamak, bir kariyer sıçrama tahtası olarak görülmeye başlandı.
İşte asıl itirazımız da tam olarak buraya.
Gaziantep FK; “Biraz parlayayım gideyim” diyenlerin, Zor gün gelince bavulunu toplayanların, Başarıyı şehirle paylaşırken, başarısızlığı kulübe yıkanların adresi olmamalıdır.
Geçtiğimiz sezon Selçuk İnan… Ondan önce Sumudica… Şimdi Burak Yılmaz… Hepsi burada bir vitrin yakaladı, kariyerine kariyer kattı. Ancak işler birkaç hafta kötü gittiğinde “gitme zamanı” diyerek çekip gittiler.
Peki ya bu şehir? Peki ya bu arma? Peki ya tribünde son düdüğe kadar destek veren insanlar?
Buradan açıkça söylüyorum, Kimse Gaziantep’ten büyük değildir. Artık yönetimlerin de net bir duruş sergilemesi gerekiyor. Gaziantep FK’ya teknik direktör olarak gelecek herkes şunu bilmelidir, Başarı varsa, bu şehirle birlikte var. Zor gün varsa, bu şehirle birlikte göğüslenecek. “Ben kariyer yaptım, gidiyorum” dönemi bitmiştir.
Bu yüzden sözleşmelere net ve caydırıcı maddeler konulmalıdır. Başarıdan sonra kaçmanın bir bedeli olmalıdır. Ağır tazminatlar, uzun vadeli projeler ve şehirle bağ kurma zorunluluğu artık şarttır.
Gaziantep FK bir durak değil, bir değerdir. Bir merdiven hiç değildir. Bu kulüp, bu şehir ve bu taraftar; “İşler iyi giderken sev, zorlaşınca terk et” anlayışını hak etmiyor. Gaziantep FK’ya gelen herkes şunu kabul ederek gelmelidir..
Bu arma taşınır, bırakılmaz.