Bayramın bereketi, sokaklara henüz sinmişken; pompaya yansıyan zamlar, hayat pahalılığı ve iş dünyasındaki çöküş sinyalleri vatandaşın umutlarını karartmaya başladı. Küresel kriz zaten yakıcıydı, ancak İran ile İsrail arasındaki savaşın tetiklediği jeopolitik gerilim, petrol fiyatlarına adeta benzin döktü. Sonuç mu? Türkiye genelinde art arda gelen motorin ve benzin zamları, üretimden tüketime kadar her kalemi doğrudan etkiliyor.
En çok can yakan gelişmelerden biri de, Türkiye’nin üretim ve ihracat üslerinden biri olan Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde arka arkaya gelen konkordato ilanları oldu. Bu durum, sadece Gaziantep ekonomisinin değil, Türkiye sanayisinin de ne denli sıkıntılı bir virajda olduğunu gözler önüne seriyor. Üstelik Gaziantep gibi mücadeleci ruhuyla tanınan bir şehirde bile firmalar, ödeme aczi içine düşüyorsa, tablo gerçekten düşündürücüdür. Türkiye, güçlü bir ülke.. Bununda üstesinden gelecektir. Ama, İran ile İsrail arasındaki savaş tahmin ediyorum ençok Türkiye ve özellikle Gaziantep'i etkileyecek.
Peki bu krizin önüne nasıl geçilir?
Bu sorunun yanıtı ne papatya fallarında ne de günübirlik çözümlerde gizli. Gerçekçi, yapısal ve kapsayıcı çözümlerle bu darboğazdan çıkmamız mümkün. Yeter ki, biz vatandaşlar olarak ve ülkenin önde gelenleri olarak gerekli tedbirler alınsın. Kriz döneminde dövizin değer kazanması, ihracatçılar için bir avantaj olabilir. Ancak bu avantajı kullanmak için üreticilere döviz bazlı ham madde ve makine ekipman desteği sağlanmalı. Bu sağlanmazsa OSB'de ve Gaziantep sanayisinde maalesef konkordato ilan eden artacak gibi.
Evet, kriz büyük. Evet, konkordatolar şok edici. Ancak unutulmamalı ki bu millet, çok daha ağır badireleri aşmış bir millet. Umutlarımızı papatya fallarına bırakmadan, çözümü akıl, bilim, dayanışma ve iradede aramalıyız.