Günümüz Türkiye'sinde Cumhuriyet Devleti, kuruluş öncesi oluşan şartlardan çok daha ağır bir tehdit ve tehlike altındadır.

Tarihin en külliyetli miktarda insan çöpünün istiflendiği bir ülke konumundaki Türk toprakları adeta katlanarak büyüyen bir sorunlar yumağına dönüşme eğiliminde.

AB ile yapılan geri kabul anlaşması ile açık kapı politikası, istikbalde ceryan etmesi kuvvetle ihtimal kargaşa ve kaosun şimdiden habercisi gibi.

Kamu hakimiyetinin ve devlet otoritesinin sığınmacılar üzerindeki etkisinin azalması ya da ortadan kalkmasıyla kendi gücünü oluşturmak isteyen Suriyeli ırkçı Arap gruplar Türk düşmanlığı merkezinde buluşma cüretini kendilerinde bulabilmektedir.

"515 Haşimi" şiddet grubuna bu kez "505 Şabani" grubunun eklenmesi mafyatik ilişkilerin Türkiye'yi nasıl bir şiddet sarmalına sürükleyebileceğinin birer izdüşümü.

Köpeksiz köy misali hareket alanını sürekli genişleten ve hayatın her alanında varlığını hissettiren şımarık ruh halleriyle Suriyelilerin Türk topraklarındaki varlığı PKK'yı dahi öncelikli sorun sırasında daha tali bir noktaya geriletmiştir.

Yani bir anlamda Türkiye'nin İstikbal ve İstiklal sorunu Suriyeliler başta olmak üzere tümden sığınmacı varlığında kilitlenmiştir.

Bulundukları her ülkede sorunun ana kaynağı haline gelen Suriyeli sığınmacılarla Lübnan'da yaşanan olaylar, Türkiye'de daha yüksek perdeden ceryan eden hadiselerle eşzamanlı ve benzerlikleri itibariyle birebir aynıdır.

Ürdün'le Suriye hükümeti arasında varılan anlaşmayla, Suriyelilerin Suriye'ye dönüşleri ile resmi katta sorunun ortadan kaldırılması, Türkiye açısından da önemli bir örnek teşkil edebilir.

Aksi halde Talkan ve Cürcan katliamlarının tarihsel kodları size bir fikir verebilir diye düşünüyorum.

Zira kan aynı kan, meşrep aynı meşrep. Vahşet ise aynı vahşete doğru evrilebilir.