Gaziantep… Sadece bir şehir değil, adeta bir kültür mozaiği. Tarihi sokaklarında geçmişin izlerini taşırken, mutfağında yüzlerce yıllık birikimi barındıran eşsiz bir gastronomi başkenti. UNESCO tarafından tescillenen bu değerli şehir, dört mevsim farklı tatlarla adeta kendini yeniden keşfetmemizi sağlıyor. İşte şimdi de o mevsimlerden en bereketlisi geldi, hasat zamanı.
Sarımsağın keskin kokusu, buğdayın bereketi, frik buğdayının isli tadı ve yaz meyvelerinin göz alan renkleriyle Gaziantep pazarları, bir ressamın paletini andırıyor. Her tezgâh ayrı bir hikâye, her ürün ayrı bir kültür taşıyor. İşte bu, Gaziantep’in en büyük sermayesi: yaşayan bir mutfak kültürü.
Ancak tüm bu güzelliklerin daha fazla tanınması ve değerinin artması için bir sorumluluğumuz var. Bu şehre gelen turistlerin sadece birkaç saatlik uğrakla yetinmesi değil; burada kalması, yaşaması, tatması, öğrenmesi gerekiyor. Gaziantep’i bir geçiş noktası değil, bir konaklama ve deneyim noktası haline getirmek artık stratejik bir zorunluluk haline geldi.
Gaziantep’in potansiyeli sadece geçmişinden değil, bugünkü canlılığından da geliyor. Bu canlılığı doğru adımlarla hem turizme hem yerel kalkınmaya dönüştürebiliriz. Çünkü Gaziantep’in sadece yemekleri değil, hikâyesi de doyurucu.
Hasat zamanı sadece tarlaların değil, şehirlerin de bereketlenme zamanıdır. Şimdi, Gaziantep için doğru zamanı doğru stratejiyle buluşturma vaktidir.