Defalarca söyledik, yazdık, anlattık… Gaziantep yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın gastronomi başkentlerinden biri. Yemeği, tatlısı, baharatı, ustalığı ile UNESCO’nun tescillediği bir şehirden bahsediyoruz. Ama ne yazık ki bazıları için bu miras, birkaç kuruş fazla kazanma uğruna çiğnenebilecek bir değer haline gelmiş durumda.
Tarım ve Orman Bakanlığı, taklit ve tağşiş yapan firmaların listesini açıkladı. Listede Gaziantep’ten de isimler var. Üstelik bunlar, “tanınmış” diye bildiğimiz, vatandaşın güvenle gittiği işletmeler. Kıyma kebabına tavuk taşlığı, beyaz et karıştıran kasapları geçtik… Artık bazı kebapçılar bile bu hileye başvuruyor. Yani, meşhur kebabımızın içine bile göz göre göre hile katıyorlar.
Bu işin bahanesi yok. Maliyet artışı, et fiyatı, enerji gideri… Ne derseniz deyin; dürüst esnaf hâlâ var ve o insanlar zararına da olsa işini temiz yapıyor. Ama bazıları, “nasıl olsa kimse anlamaz” mantığıyla hareket edip hem vatandaşın cebine, hem de şehrin itibarına ihanet ediyor.
Gaziantep, turistin ağzında tat bırakması gereken yerde, akılda soru işareti bırakıyor. İnsan, “Acaba yediğim kebap gerçek mi?” diye düşünüyorsa orada güven bitmiş demektir. İşin kötüsü, 3 gün kapatma, sembolik para cezası gibi yaptırımlar, bu zihniyeti değiştirmeye yetmiyor.
Artık daha caydırıcı adımlar atmak şart. Taklit ve tağşiş yapan işletme yalnızca kapatılmakla kalmamalı; bir daha aynı sektörde faaliyet göstermesine izin verilmemeli. Çünkü bu mesele sadece bir tüketici hakkı ihlali değil, aynı zamanda şehrin marka değerine yapılan bir saldırıdır.
Gaziantep’in gastronomi mirası, asırlık ustalıkların emeği üzerine kurulu. Üç beş hilebaz yüzünden bu mirasın lekelenmesine izin vermemek hepimizin görevi. Denetimler daha sıkı, cezalar daha ağır olmalı. Yoksa biz kebapçıya giderken yanımızda kontrol memuru taşımaya başlarız.. Ki bu şehrin gururu için en acı tablo olur.