Geçtiğimiz yıl, tarihi rekoltenin ardından bu yıl Antep Fıstığı, yok yılı olmasının da etkisiyle hem zirai don hem de kuraklıktan olabildiğince etkilendi.

2024 yılında 400 bin tona yakın Antep fıstığı rekoltesi yapılırken, 2025 yılında bu rakam 100 bin tonu zor geçti. Yani, bir önceki yıla göre rekolte dörtte üç oranında azaldı. Aslında, tahmini beklenti 200 bin tondu. Ancak önce zirai don, ardından da aşırı sıcaklar ve kuraklık Antep Fıstığı’nı çok kötü etkiledi. Daha da kötüsü, önümüzdeki yıl için tablo parlak değil. 2026 yılı fıstıkta var yılı olmasına rağmen, gelen haberlere göre karabaş çok az. Bu da önümüzdeki yılın rekoltesinin de düşük olacağını gösteriyor.

Antep Fıstığı özellikle bölge çiftçisinin en büyük gelir kaynağı. Çiftçi, yıllarca çekirdekten bile daha ucuza satılan fıstığın hak ettiği değeri bulması için çırpındı durdu. Son 2-3 yılda, Allah var, fıstık değerini bulmaya başladı.

Ama bu kez de bambaşka bir sorun ortaya çıktı: stokçular. Antep Fıstığı’nın değer kazandığını gören stokçular, köylünün elinden aldıkları fıstığı depolarda stoklayarak fiyatları diledikleri gibi belirler hale geldi. İstedikleri zaman piyasaya sürüp fiyatı düşürdüler, istedikleri zaman arzı kısarak suni yükselişlere neden oldular. Bu anlamda Gaziantep Ticaret Borsası’nın lisanslı depo hamlesi de soruna çare olamayınca, stokçular fiyatlarla istedikleri gibi oynadı.

Bu yılki rekolteye dönelim… Hem zirai don hem kuraklık nedeniyle zaten düşük olması beklenen rekolte dibe vurunca, stokçular da ellerindeki 2022’den kalma ürünü piyasaya sürmeyince, sezona 1100 TL’den başlayan fıstık önce 1500’ü geçti, ardından 2000’leri gördü. Ticaret Bakanlığı’nın denetimleri birkaç günle sınırlı kalınca, kuşboku dediğimiz 1. sınıf baklavalık boz iç fıstık toptanda 2300’lere çıktı. Perakendede ise 3000 TL’leri zorlamaya başladı. Beklenti, 2026 mahsulünün de düşük olacağı için fiyatların iyice artacağı yönündeydi.

İşte tam bu ortamda, piyasaya ithal fıstık söylentisi yayıldı. Bu söylenti bile fiyatları biraz dizginledi. Ardından Tarım Bakanlığı’nın ithalat iznini açıklamasıyla piyasalar bir anda altüst oldu. Alım satım durdu, herkes fiyatların oturmasını beklemeye başladı. Şimdilik küçük düşüşler olsa da piyasa durgun. Genel beklenti, baklavalık fıstığın 2000 TL’nin altına ineceği, 1900-1800 bandında dengeleneceği yönünde.

Şunu da belirtmek gerek: 1. sınıf baklavacıların kullandığı kuşboku boz iç fıstık kalitesini ithal ürünle yakalamak mümkün değil. Dolayısıyla baklavacılar yine Antep fıstığını kullanmak zorunda. Ancak meverdi dediğimiz, çikolata ve kadayıfta kullanılan fıstıkta ithalatın daha çok devreye girmesi bekleniyor. Asıl fiyat düşüşü de burada olacak.

Peki, fıstık fiyatlarının yükselmesi neden rahatsızlık veriyor? Keşke fıstık köylünün elinde olsa da değer kazandıkça çiftçiye kazandırsa. Ama durum böyle değil. Fıstık stokçunun elinde. Öyle ki, bazılarının elinde hâlâ 2022 mahsulü var. Bu suni yükselişler 5-10 stokçunun servetine servet katıyor, haksız kazanç sağlıyor. Hatta Nizip ve Şanlıurfa’da eylem yapan kimi üreticilerin bile stokçuların yönlendirmesiyle hareket ettiği konuşuluyor. Oysa sektörde görüştüğüm birçok kişi, ithalat kararından memnun. Stokçuların elindeki ürün piyasaya sürülürse, ithalatın etkisi beklentilerin bile ötesinde olacak.

Ak Parti Milletvekili Ali Şahin, CHP Milletvekilleri Melih Meriç ve Hasan Öztürkmen ile MHP İl Başkanı Mustafa Bozgeyik’in ithalata karşı çıkışlarını, siyasi tabanlarını konsolide etme hamlesi olarak görüyorum. Onlar da biliyor ki, köylünün elinde çok az ürün var. Devletin hamlesi esasen stokçuları ürünü piyasaya sürmeye zorlamak için.

İthalat kısa vadede çözüm gibi gözükse de uzun vadede devletin yapması gereken şey, stokçularla mücadele etmektir. Aksi halde önümüzdeki yıllarda aynı sorunlar daha ağır şekilde karşımıza çıkar.

Sonuç olarak; Antep Fıstığı da fındık ve buğday gibi taban fiyat sistemiyle desteklenmeli, stokçuların eline geçmesi engellenmelidir. Ancak bu şekilde hem çiftçi korunur hem de ülkenin en değerli tarım ürünlerinden biri olan fıstık gerçek değerini bulur.