Gün geçmiyor ki Gaziantep’te yeni bir festival, yeni bir etkinlik haberi duymayalım. Şehir adeta bir kültür ve lezzet şölenine ev sahipliği yapıyor. Hafta içi ya da sonu fark etmiyor; Gaziantep sokakları tıklım tıklım dolu. Sadece yerli değil, yabancı turistler de bu kadim kente adeta akın ediyor. Bu hareketlilik rastlantı değil; bilinçli bir kalkınma ve kültür yönetiminin doğal sonucu.
Gaziantep, uzun yıllardır “gastronominin başkenti” unvanını hakkıyla taşıyor. UNESCO tarafından tescillenmiş bu lezzet mirası, artık sadece mutfakları değil, sokakları, meydanları ve hatta sanatı da etkisi altına almış durumda. Baklavacılar günün her saati sıra bekleyenlerle dolu, kebapçılar masalarına yer yetiştiremiyor. Her köşe başında bir tat, her sokakta bir hikâye…
Ancak Gaziantep’in yükselişi sadece mutfağıyla sınırlı değil. Son dönemde artan konserler, festivaller, sergiler ve açık hava etkinlikleriyle şehir tam anlamıyla bir cazibe merkezine dönüştü. Gençler için bir sosyal yaşam alanı, aileler için güvenli ve kaliteli bir gezi rotası, yabancı turistler için ise kültürel keşfin kalbinde bir şehir…
Gaziantep’in tarihi dokusu, geleneksel zanaatları, kale çevresindeki eski sokakları ve tabii ki mutfağıyla oluşturduğu bu eşsiz bileşim; onu sadece Türkiye’nin değil, dünyanın dikkatle izlediği bir destinasyon haline getiriyor.
Bu nedenle bizlere düşen, bu değerin kıymetini bilmek. Hem kültürümüze sahip çıkmak, hem de gelen turistlere sadece bir lezzet değil; bir misafirperverlik, bir hoşgörü, bir tarih sunmak… Çünkü Gaziantep sadece bir şehir değil, yaşayan bir medeniyet.
Kıymetini bilelim.