Anadolu’nun pek çok yerinde bağ evinlerine rastlarız. İçinde bağ olmasa da kırsaldaki bahçelik alanlarda olan bazı evlere de bağ evi dendiğini biliyoruz. İşlevleri aynı olmasa da bağ evleri, Anadolu coğrafyasında bir mimari biçim ve bu mimari yapı içinde yaşanan bir kültürel zenginliğimizdir.

Gaziantep’te yazları sıcak ve kurak kışları soğuk geçer. Yazın gündüzleri ne kadar sıcak olursa olsun bir ağaç, bir duvar gölgesine sığındığınızda serinler, geceleri de sof dağından esip gelen serin esinti insanları ferahlatırdı.

Gaziantepliler genellikle gündüzün bunaltıcı sıcaklarının ardından gelen serinliğin tadını çıkarmak için, Antep’in Beyoğlu caddesi olarak tabir edilen pek çok eğlence yerlerinin de yer aldığı istasyon caddesine çıkar, gezinti yaparlar, ya da Kavaklık, Kırkayak, Yeşilsu, Fuar, Kırkayak, Düztepe gibi parklarda ferahlanmaya çalışılardı.

Ayrıca Antepli tabiatla koyun koyuna olmayı, kırlık alanda yiyip içmeyi, eğlenmeyi, ailecek vakit geçirmeyi, sıcak havalarda rahat bir nefes almak için sahreye gitmeyi severler.  

Gazianteplinin yazı mevsiminde en çok rağbet ettiği yerlerden biri de bağ evleriydi.

Bağ evleri; şehrin merkezinde yaz mevsiminin bunaltıcı sıcaklarını çekmektense, şehrin dışında tabiatın koynunda daha serin bir ortamda   yaşamak için bir alternatifti.

Bağ evleri bir dönem   sayfiye evleri olmanın yanında zenginlik alameti, prestij kazanma, varlıklı olmanın bir işareti sayılırdı.

Bağ evleri özellikle yaz mevsimi boyunca insanların şehir içinde sıcakta bunalırken ayrıcalıklı olmak, daha renkli, heyecanlı, huzurlu, eğlenceli, mutlu, rahat günler geçirmenin farklı bir adreseydi.

  Bağ evlerini Anadolu da bazı illerin yayla   evlerine alternatif geçici konaklama yerleri olarak nitelendirebiliriz.

Gaziantepli bağ evini; bağlık, bahçelik yeşillikler arasındaki   ev anlamında kullanır.

Aslında Bağ evleri Türk kültüründe ve sosyal hayatında yüz yıllar boyunca önemli bir yer tutan çadır hayat tarzının şehirleşmeyle birlikte mimariye farklı yansıması, kent hayatına tezahürüdür diyebiliriz.

  1980’lere kadar toplumuz genellikle bugünkü manada tatil yapmaz, yaşadığı çevreden uzakta denize sahillere kendilerini atmazlardı. Tatil kavramı içinde en yakınındaki bağlık bahçelik alanlarda vakit geçirmek olarak değerlendirirdi.

Halkımız bir de o yıllarda yaz sıcaklarının bastırmasıyla birlikte yaylakları varsa   yaylara çıkar, ya da bağ evinde sıcakları atlatmaya çalışırlardı. Veyahut ılıca, kapılıca gibi yerlerde sağlıklı olmanın yollarını arardı.

Bağ evleri sürekli oturulan yaşam alanları, bildik yuvalar değildir.

Bağ evleri, farklı büyüklükte bağlık alanların en uygun yerinde inşa edilmiş, köyden ve şehirden uzakta, geçici oturulan, münferit inşa edilmiş yerleşmelerdir.  

Bağ evleri ihtiyaç ve imkanlara bağlı olarak fasılalarla kullanılan, mevsimine göre soluklanıldığı, bir takım sosyal ve kültürel işlevlerin yerine getirildiği, çeşitli ihtiyaçların daha rahat ve müsait ortamda giderildiği, kış hazırlıklarını yapıldığı, tarımsal faaliyetlerin yürütüldüğü kırsaldaki evlerdir.

Bu tanımdan anlaşılacağı üzere bağ evleri, üzüm bağları içerisinde, bağın bakımı, ürünün toplaması, özellikle ilkbahar ve yaz sonuna kadar belirli süreyle ikamet edilen tek meskenden oluşan geçici binalardı.

Gaziantep’i bir zamanlar çepeçevre zümrüdü yeşil; bağlık, bahçelik kuşak sarardı.Bağ evleri bu alan içine serpiştirilmiş inci taneleri gibiydi.

Bağ evleri ailelerin gelir durumuna göre farklı büyüklükte olabildiği gibi, bağlık alan   içinde meyve ve sebze bahçelerinin yer aldığı mekanlardı.

Gaziantep’te eski bağ evleri genellikle tek katlı olur ve havara taşından inşa edilirdi. Şehir merkezine yakın olan bazı bağ evlerinin   iki katlı olanlarını da rastlamak mümkündü.

Her bağ evinin olmazsa olmazı su kuyularıydı. Kuyusu olan bağ evlerinin suyun toplandığı küçük bir havuzu olur, havuz çevresinde oturup dinlenecek kamelya yapılırdı..

Bağ evlerinin korunması, temizliği, bağ evi alanında meyve ve sebzenin bakımı, bağ evine gelen misafirlerin ağırlanması esnasında yardım eden bir de bekçisi olurdu.

Bekçisi olan her bağ evlerinde   kümes hayvanları ve köpek beslemek adettendi.

Bağ evinin bekçisi bağ evinde yatar kalkar, bekçinin her türlü iaşesi bağ evi sahibince karşılanırdı.

Bağ evleri sadece şehrin sıcağından uzaklaşmak, sahre yapmak, bağın bakımı çeşitli tarım aletlerinin bulundurulduğu yer olarak kullanılmazdı.

Bağ evleri; üzüm, üzümden mamul şireliklerin yapıldığı, kurutulduğu yerlerdi. Ayrıca Gazianteplinin beslenme kültürünün ayrılmaz bir parçası olan kurutmalıkların; domates, biber salçası, tarhana, bağ yaprağı, biber, nane, sarımsak, tarhın gibi kışlıklarında hazırlandığı mekânlardı. 

Bağ evleri kurban bayramlarında kurbanlıkların günler öncesinden alınıp beslendiği, kurban günü geldiğinde de kurbanlıkların kesildiği alanlardı.

Bağ evleri Gaziantep sahre kültürü içinde ayrı bir öneme sahipti. Bağ evleri hafta sonları aile üyelerinin, eş dost, komşuların sözleşerek bir araya geldiği, davetlerin verildiği yaz günleri sabahtan akşama kadar piknik yapıldığı, hatta gece geç vakitlere kadar sohbet edip eğlenilen   alanlardı.

Ayrıca Bağ evleri, Gaziantep sahre kültürünün önemli bir uygulaması olan nişanlı sahresinin, uzun sahre dediğimiz, erkeklerin bir araya gelip üç beş gün süren, yiyip içtikleri, eğelendikleri adreslerden biri olmuştu.

Bağ evi alanında genellikle üzüm bağları olurken bunun yanında; dut, ceviz, fıstık, zerdali, incir, erik, elma da yetişir, bu meyveler mevsimine göre gelen misafirlere dalından koparılıp taze taze ikram edilirken, bazen de toplanır konu komşuya da dağıtılırdı.

 Bağ evleri baharla birlikte hareketlenir, bağlar yaprakları uç vermeye başlandığında oturanların sayısı artardı. Ekim sonlarına doğru havaların soğumaya yüz tutması, güz yağmurlarının yağmaya, yaprakların dökülüp tabiat yeşilden sarıya dönmeye başladığında, bağ evi sakinleri de yavaş yavaş şehir merkezindeki evlerine dönüşleri hızlanırdı

Bağ evleri özellikle ilkbahar ve sonbaharda ayrı bir güzelliğe bürünürken, özellikle sonbaharda sararan bağ tiyekleri arasında unutulan birkaç çirtik bal gibi olmuş buğulu üzümleri yemek, gazel depelemek ayrı bir zevkti.

Gaziantep’te şehrin hemen bitişiğinde bağların yer aldığı, ulaşımı kolay yol güzergahlarında bağ evlerine rastlamak mümkündü.

Ama en güzel bağ evleri Gaziantep’in; İbrahimli, Pancarlı, Değirmiçem, Sarıgüllük, Kızılhisar, Dutluk mevkiinde, Oğuzeli   Kilis yolu üzerinde yer alırdı. 1980’li yıllara kadar bağ evleri bağlar içinde, gerçekten bağın bahçenin tabiatın bir parçasıydı.

80 ‘i yıllardan sonra Gaziantep’in bölgede sosyal, kültürel ve sanayide öne çıkması onu cazibe merkezi haline getirdi. Köyden kente olan göçler de şehir merkezindeki evlere olan talebi arttırdı. Bunun neticesinde şehir merkezinden çevreye doğru hızla yayılan yapılaşma dikkat çekmeye başladı.

Buna bağlı olarak da Değirmiçem’de Sarı güllükte, Pancarlı ’da Kızılhisar ve çevresinde, Adana Kilis yolu üzerinde, Burç   ve Sof dağı ve eteklerinde, Öğüm söğüt, Sarısalkım ve şimdiki Gaski göleti çevresinde hızla kentli hayat anlayışının hâkim olduğu bağ evi denilen ama bağ evi özellikleri taşımayan yapılaşmalar mantar gibi ortay çıkmaya başladı. Bir müddet sonra tek tek yapılan, sözüm ona bağ evleri; kır evlerine dönüştü, daha sonra da kümeleşmeler başladı. Bu evler de çepeçevre tel örgülerle çevrildi, güvenlikli siteler içinde; yüzme havuzlu ve sosyal tesisleri yer alan mekanlar haline geldi.

Şimdiki bağ evleri ile dünün bağ evi anlayışı arasında büyük fark var.

Dünün bağ evleri, bugün yabancıların “BAUHAUS”dedikleri, Türkçesi bahçeli evler oldu. Bu evler kentten uzak, belli bir gelir seviyesine ulaşmış ailelerin yaşam alanı haline geldi.

Dünün bağ evleri, çevresinde bağıyla bahçesiyle üreten, ev ve ülke ekonomisine katkı sağlayan, ürünün bakımı, hasadı sırasında kullanılan, çeşitli tarım aletlerinin kondu yerlerdi.

Dünün bağ evleri mevsimlikti, şimdiki kır evleri daimî ikametgâhlar haline geldi.   

Dünün bağ evleri sosyal kültürel, tarımsal fonksiyonları varken, bugün kır evlerinin ev olma özelliği dışında bir niteliği kalmadı.

Eskiden bağ evleri olanlar bağ evlerine gider, konu komşu eş dostu olanları da yanlarında görmekten mutlu olurlardı.

Özellikle hafta sonları   sahre yapmak, dostlarla bir arada olmak için    bağ evleri buluşma, konuşma, paylaşma adresleriydi.

Dünün bağ evlerinin Sosyal kültürel fonksiyonları vardı. İnsanları yakınlaştırır, paylaşımı desteklerdi.

Şimdi ki bağ evleri   insanların kentten, insanlardan uzaklaşıp   yalnızlaştıkları; köşklere, villalara, sitelere dönüştü, inzivaya çekildikleri mekanlar haline geldi.

Dünün birlikte olmaktan mutluluk duyduğumuz o bağ evlerinden eser kalmadı. Kalan varsa da onlar ya bir kafe ya bir butik otel ya da nostaljik mekanlar haline geldi.

Velhasıl nüfusları milyonları bulan ketlerde bağ evlerini görmek mümkün değil artık. Ayrıca bağ evleri artık mazide, fotoğraf karelerinde ve anılarda kaldı.