Antepli Bahaddin ramazan günü mesai arkadaşlarını  iftar yemeğine davet eder.

İftar sofrasında; Ramazan kahkesinden, meyan şerbetine, hurmadan susamlı pideye, çorbadan dolmaya, kebaptan lahmacuna, salatadan pilavına her şey dörtdörtlüktür.

Ezanla birlikte iftarlar açılır.  Allah ne verdiyse afiyetle yenir. İftar yemeğinin üzerine çaylar yudumlanır, tatlılar yenirken muhabbet de başlar.

Yemeğe katılanlardan Eğe yöresinden olan Murat Bey;

“Bahaddin Bey! iftar sofrası gerçekten muhteşemdi. Yemekler de birbirinden lezzetliydi. Hazırlayanların ellerine sağlık. Çok teşekkür ederiz. Biz eksilttik Allah arttırsın” dedikten sonra…

“İnsanın bu lezzetler karşısında nefsine hâkim olması oldukça zor valla! Ama birbirinden leziz bu tatlar insanı mutlu ettikleri kadar, insan sağlığı için oldukça riskli, ağır yiyecekler. Bizim oralarda daha hafif, sebze türü yiyecekler tercih edilir” deyince…

Bahaddin bey elinde sıcacık peynirli kadayıf tabağı, gayet sakin misafirine dönerek;

-Sizin oralarda ortalama insan ömrü kaçtır Murat Bey?

- 70 falan!

Bahaddin bey aldığı cevap üzerine;

“Hadi sizin ömrünüz 70 olsun. Bizimkisi de 68! Başıma kalktığın iki sene deel mi yoorum!

Valla kusura bakma Murat bey!  Uzun yaşıyıcım diye şu misgilim nimetlerden uzak kalıp nefsime zulmedemem! Yirim, iki sene de  az yaşarım! Var mı daha ötesi yahu!” der tatlısını yer, keyfine bakar.