Siyaset, ekonomi, asayiş, konkordato, iflaslar derken, Gaziantep için çok ama büyük bir tehlike sanki göz ardı ediliyor gibime geliyor.

Kuraklıktan bahsediyorum. İklim değişimi ile birlikte çağımızın en büyük tehdidi haline gelen kuraklık ve beraberinde gelebilecek sıkıntılar aslında umulanın çok daha ötesinde.

Gaziantep’in önündeki 45 günlük hava raporunu incelediğimizde birkaç günlük kısa süreli yağmur dışında ciddi yağış gözükmüyor. Gaziantep Meteoroloji’nin olağanüstü kuraklık listesinde en önde yer alan iller arasında ilk sırada.

Bu gerçekten hareketle kuraklık ve iklim değişikliğine karşı Gaziantep’in acil eylem planına geçmesinin zamanı geldi de geçiyor.

Türkiye’nin en hızlı büyüyen şehirlerinden biri olan Gaziantep, sanayisi, tarımı ve nüfus artışıyla ülkenin lokomotif kentleri arasında yer alıyor. Ancak son yıllarda şehir, gelişimini doğrudan etkileyen ve geleceği açısından kritik bir noktaya taşınan kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya. İklim değişikliğinin etkileri, bilinçsiz su tüketimi ve artan nüfus baskısı, Gaziantep’i Türkiye’nin su stresi en yüksek illerinden biri hâline getirdi.

Bölgede yıllık yağış miktarı son 20 yılda ciddi oranda düştü. Mevsimler arasındaki geçişler belirgin şekilde değişti; yağışların zamansız ve düzensiz gerçekleşmesi baraj ve yer altı su kaynaklarının yenilenmesini zorlaştırdı. Gaziantep’in kurak iklim yapısı, küresel iklim değişikliğinin etkisiyle daha da kırılgan hâle gelmiş durumda. Yazlar daha uzun ve sıcak, kışlar ise daha kısa ve yağışsız geçiyor.

Haziran ayında don yaşandı meyve, sebze, bitki ne varsa zarar gördü, Aralık ayına giriyoruz, yağışa hasretiz. Kabul edelim ki, artık yazımız yaz değil, kışımız kış değil…

Gaziantep’in içme ve sulama suyu ihtiyacının önemli bir bölümü barajlara dayanıyor. Ancak özellikle son yıllarda Nizip, Kartalkaya ve Kayacık barajlarında doluluk oranlarının kritik seviyelere düşmesi, hem şehir içi su tedarikini hem de tarımsal sulamayı riskli bir noktaya getirdi. Sanayi tesislerinin yoğun su tüketimi de bu baskıyı artıran unsurlar arasında.

Şehir çevresindeki bağevi yoğunluğuna bağlı olarak açılan kontrolsüz kuyular, yer altı su seviyesinin hızla düşmesine neden oluyor. Birçok köyde geleneksel tarım alanları su kaynaklarının azalmasıyla verimsiz hâle gelirken, çiftçiler daha derin kuyular açmak zorunda kalıyor. Bu durum hem maliyetleri artırıyor hem de suyun sürdürülebilirliğini tehdit ediyor.

Gaziantep ekonomisinin önemli bir kısmı tarıma dayanıyor. Antep fıstığı, zeytin, buğday ve arpa gibi ürünlerde yıllardır süren rekolte düşüşü, kuraklığın en somut göstergelerinden biri. Yağış eksikliği; bitki gelişimini, toprak yapısını ve verimi olumsuz etkiliyor. Bazı bölgelerde kuraklık nedeniyle ekim alanları daralmış durumda.

Gaziantep’in hızlı nüfus artışı ve genişleyen organize sanayi bölgeleri su tüketimini her yıl yükseltiyor. İçme suyu ihtiyacı katlanarak artarken, mevcut kaynaklar bu talebi karşılamakta zorlanıyor. Allah’tan Düzbağı projesi hayata geçirilmiş. Yoksa bugün halini haraptı… Sanayi tesislerinin yüksek su kullanımı ise ekosistemin taşıma kapasitesinin aşılmasına neden oluyor. OSB Başkanı Cengiz Şimşek’in Fırat’ın suyunun getirilmesi projesi sanayinin su ihtiyacı açısından çok önemi.

Kuraklıkla mücadelede yerel yönetimler ve vatandaşlar için birçok çözüm öne çıkıyor. Bu anlamda Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in ciddi çalışmaları olduğunu biliyorum. Özellikle park ve yeşil alan düzenlemelerinde kuraklık temalı peyzaja geçme kararı alması tam isabet.
Yağmur suyu toplama sistemlerinin yaygınlaştırılması, tarımda damla sulama ve modern sulama tekniklerine geçilmesi, sanayide geri dönüşümlü su kullanımının zorunlu hâle getirilmesi, kaçak kuyuların önlenmesi ve yer altı sularının daha sıkı denetlenmesi, şehirde su tasarrufu kampanyalarının yaygınlaştırılması, barajların verimli yönetimi ve yeni su depolama projelerinin geliştirilmesi hemen akla gelen çözümler olarak gözüküyor.

Gaziantep için kuraklık artık geleceğin değil, bugünün sorunu. Eğer su yönetimi politikaları güçlendirilmez ve toplum geneline yayılmış bir bilinç oluşturulmazsa, şehir hem tarımda hem sanayide hem de günlük yaşamda çok daha ağır sonuçlarla karşılaşabilir. Ancak doğru adımlar atıldığı takdirde, Gaziantep’in bu tehlikeyi fırsata çevirmesi ve sürdürülebilir bir su yönetimi modeliyle diğer illere örnek olması mümkün.