Kara Dutların Gölgesinde Başlayan Gün
Gaziantep’in geçmişinde sahre denilince akla ilk gelen, kara dutların altında geçirilen dingin ve neşeli günlerdi. 94 yaşındaki emekli öğretmen Orhan Akın, o yıllarda sabahın erken saatlerinde halkın “dutluk” olarak bilinen alanlara akın ettiğini aktarıyor.
“Her aile, belli bir ücret karşılığında bir ağacın altına yerleşirdi,” diyen Akın, “Örtüler serilir, dutlar toplanır, ardından yemekler hazırlanırdı. O zamanlar mangal bilinmezdi; odun ateşinde pişen dolmanın kokusu her yere yayılırdı,” sözleriyle o dönemin atmosferini canlandırıyor.

Tencerede Dolma, Paylaşımın Simgesi
1950 ve 60’lı yıllarda Gaziantep’te sahreye giden aileler, evde hazırladıkları dolma içlerini, sebzelerini ve tencerelerini yanlarında götürürdü. Dutluklarda yakılan küçük odun ateşlerinde pişen dolmalar, sadece bir yemek değil; birlikte olmanın, paylaşmanın ve dayanışmanın simgesiydi.
Çocukların oyunlar oynadığı, kadınların sohbet ettiği, erkeklerin türkü söylediği bu günlerde herkes birbirine ikramda bulunur, sahre adeta küçük bir bayram havasında geçerdi.
Komşuluğun ve Samimiyetin Adı: Sahre
Orhan Akın’a göre sahre, doğayla iç içe olmanın ötesinde, komşuluk ilişkilerini pekiştiren bir gelenekti. “O zamanlar herkes birbirini tanır, destek olurdu. Sahre, insanların bir araya gelip dertleştiği, güldüğü, eğlendiği bir gündü,” diyerek geçmişin sıcaklığını dile getiriyor.

Şehirleşmeyle Gelen Sessiz Veda
Zamanla şehirleşmenin hız kazanması, modern yaşamın ritmi ve mangal kültürünün yaygınlaşmasıyla sahre geleneği unutulmaya yüz tuttu. Ancak Gaziantep’in yaşlı kuşakları hâlâ o günleri özlemle anıyor.
Bugün bile sokaklarda “Eskiden sahre bir başkaydı” diyenlere rastlamak mümkün. Orhan Akın gibi tanıkların anlattıkları, Gaziantep’in kültürel mirasına ışık tutarken, geçmişin samimi ve paylaşım dolu günlerini yeniden hatırlatıyor.



