Son zamanlarda sosyal medyada karşımıza çıkan bazı içerikler, hepimizi hem düşündürüyor hem de üzüyor. Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi, ne yazık ki Gaziantep’te de “şiveli konuşup fenomen olma” furyası aldı başını gidiyor. Taklitler, abartılar, yapaylıklar… Ve maalesef tüm bu içeriklerde ortak bir eksen var; Gaziantep’in kültürü üzerinden yapılan ucuz mizah.
Gaziantep baklavası, yemekleri, şivesi; asırlardır taşınan bir mirasın parçalarıdır. Mizah konusu değil, gurur vesilesidir. Ama bazıları çıkıp sosyal medya mecralarında bu değerlerle dalga geçer gibi konuşmalar yapıyor, absürt içeriklerle şehrin kültürünü küçümsüyor. Kendilerine güya ‘fenomen’ diyorlar. Oysa ne kültürden haberdarlar, ne de şehre sadakatten.
Şunu unutmayalım; Bu kişiler bu şehir sayesinde tanınıyor, bu şehir sayesinde para kazanıyor. Ama dönüp bu şehre en ufak bir katkı sunmuyorlar. Tam tersine, şehrin imajını zedeleyecek işler peşindeler. Kendilerince eğleniyor gibi görünseler de aslında bir utanç tablosunun başrolündeler.
Bu noktada Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Sayın Tuncay Yıldırım’ın çıkışını sonuna kadar haklı buluyorum. Bu kişilere ne destek verilmelidir ne de fırsat tanınmalıdır. Hele hele esnafımızın, sırf reklam olur diye bu kişilere para verip içerik yaptırması, kendi ayağına kurşun sıkmaktan farksızdır. Hem emeğinizi veriyorsunuz hem de şehrinize zarar veriyorsunuz.
Fenomenlik, kültürü yozlaştırarak değil; kültürü yaşatarak olur. Şehrin şivesini karikatürize eden değil, yaşatan insanlar desteklenmelidir. Bu şehri gerçekten sevenler; yemeklerini, insanını, tarihini sahne yapmaz, sahip çıkar.
Gaziantep’in adı, kolay kazanılmış bir şöhretin malzemesi değildir. Lütfen dikkatli olalım. Bu kişilere prim vermeyelim. Onların derdi ne Gaziantep, ne kültür, ne de samimiyet. Dertleri sadece izlenmek, tıklanmak, kazanmak.
Ama biz kazanmak istiyorsak, önce şehrimizi korumalıyız.