Gaziantep, mutfağıyla dünyanın dört bir yanına nam salmış bir gastronomi başkenti ancak bu mutfağın en önemli parçalarından biri olan fırın kültürü, çoğu zaman göz ardı ediliyor. Kentin en eski fırınları, sadece pide, katmer ya da lahmacun pişirilen yerler değil; kuşaktan kuşağa aktarılan geleneklerin yaşadığı mekânlar olarak biliniyor.
Taş Fırınların Asırlık Hikâyesi
Şehrin Şehreküstü, Karagöz, Alaybey ve Kale çevresindeki eski mahallelerinde yer alan taş fırınlar, yüzyılı aşkın süredir ayakta duruyor. Bu fırınlarda sabah erkenden ekmek kuyruğuna giren mahalle halkı, aynı zamanda komşuluk ilişkilerini de güçlendiriyor. Kadınlar evlerinde hazırladıkları tepsileri, börekleri, dolmaları fırına getirirken; ustalar bunları taş ocaklarda pişiryor.
Mahalle Kültürünün Merkezi
Fırınlar, sadece ekmek almak için gidilen yerler değil; mahalle halkının sohbet ettiği, haberleştiği, yardımlaşmayı öğrendiği sosyal alanlardı. Gaziantep’in en eski fırınlarında hâlâ “tepsi geleneği” devam ediyor. Kadınlar, misafir ağırlarken ya da bayram öncesinde hazırladıkları yemekleri fırına götürüp pişirtmeye devam ediyor.
Modernleşmeyle Azalan Sayıları
Bugün Gaziantep’te hâlâ ayakta olan birkaç tarihi fırın bulunuyor. Ancak zincir pastaneler, hazır unlu mamuller ve evlerde kullanılan modern fırınlar sebebiyle bu kültür git gide zayıflıyor. Şehir merkezindeki bazı taş fırınlar restore edilerek turistik cazibe noktası haline getirilse de, bir çoğu ya kapanmak zorunda kaldı ya da başka işletmelere dönüştürüldü.
Turizme Katkı Sağlayan Miras
Gaziantep’in “Gastronomi Şehri” unvanının ardında yalnızca yemekler değil, bu yemeklerin piştiği taş fırın kültürü de yer alıyor. Yerel tarihçiler, fırınların korunarak turizme kazandırılması gerektiğini aktarıyor. Çünkü bu fırınlarda pişen katmer, lahmacun ya da pide, sadece bir lezzet değil, aynı zamanda bir yaşam biçiminin hatırası.