Ülke ekonomisi hepimizin malumu. Özellikle son 5 yıldaki hoyratça politikaların ceremesini, şu anda hep birlikte çekiyoruz. Kemer sıkma politikası ile yeniden normale dönme planları yapılsa da, orta ve alt tabaka için hayat artık aslanın ağzında değil, taa midesinde...
Gaziantep, sanayi kenti olduğu için bu sıkıntıları çok daha fazla hissediyor. 2024 yılının ihracat rakamlarına bakın, aslında her şeyi özetliyor.
Gaziantep, bir kaç yıl öncesine kadar ihracatta ilk beş sıraya oturmuş, Ankara'yı bile geride bırakmış, gözünü daha da ön sıralara dikmişti. Hedef büyütülmüş, ülke ekonomisine daha fazla katma değer kapabilmek için çarklar iyice hızlanmıştı.
Ancak, son yılındaki popülist politikalar ile birlikte reel sektör darboğaza girince, bundan en fazla etkilenen kent Gaziantep oldu. Kısa süre öncesine kadar ihracatçı ilk beş il içerisinde yer alan Gaziantep, 2024 yılında 9. sıraya kadar geriledi. Ankara, Mersin, Tekirdağ, Sakarya gibi iller Gaziantep'i geçti. Kısaca Gaziantep ihracatta son 3 yılda patinaj yaptı durdu...
Bu istatistik tek başına, Gaziantep'in sanayide geldiği noktayı çok net anlatıyor. Tehlike çanları artık daha şiddetli çalıyor.
Gaziantep ekonomisi için SOS belirtisi sadece ihracat rakamları mı? Elbette hayır. Artık klasikleşen günlük konkordato haberleri de gidişatın başka bir göstergesi...
Böylesine kritik günler geçiren Gaziantep sanayisi için, önemli kırılma anlarından birisi de hep Ocak ayları olmuştur. Asgari ücret artışlarıyla birlikte, Ocak ayında firmalar işçi maaşlarına yapılacak zammı belirleme sürecine giriyorlar. Şunu baştan yazalım. 200 bini aşkın insanın çalıştığı Gaziantep OSB'de asgari ücretle çalışan kişi yüzde 5'in üzerinde değil. OSB'de ortalama maaşlar 30 binler civarında. Bu yüzden, asgari ücret artış oranı, maaş zamlarında belirleyici etken oluyor. Asgari ücrete yapılan yüzde 30'luk zammın ardından, bir çok işletmeden daha yüksek maaş zam talepleri geldiğini duyuyoruz. Ocak ayının başından bu yana OSB'de maaş zamlarıyla ile ilgili sıkı pazarlıklar var.
Hayat pahalılığından yakınan işçi, eline geçen paranın kısa sürede eriyip gitmesi nedeniyle sıkıntılı. Girdi maliyetleri sürekli artan, buna karşılık gelirleri azalan işveren de, ayakta kalabilmek için maliyetleri azaltma amacında.
İşte bu kısır döngü de, ne işçi mutlu, ne de işveren...
Mısır örneği vereyim. Msıır'da bir işçinin işverene maliyeti 150 doları geçmezken, Gaziantep'te bir işçinin işverene maliyeti neredeyse 1500 dolara yaklaştı. Enerji, arsa ve diğer girdi maliyetlerini saymıyorum bile...
Bu nedenle olsa gerek, Gaziantep'ten son dönemde Mısır'a tesisini taşıyan çok sayıda işletme duyduk. Böyle giderse, taşınanları daha da fazla duyacağız...
İşte böylesine açmaza giren kent sanayisi için, en kritik günlerin bugünler olduğunu belirtmem gerek. Duyuyoruz ki, OSB'de sendikacılık faaliyeti adı altında provokatörlük yapan malum bir kaç kişi, yine işletme işletme gezerek, "Maaş zammını kabul etmeyin, biz istediğimiz parayı kabul ettireceğiz" diyerek klasik oyun peşindeler. İşi durdurmalar, yavaşlatmalar, bırakmalar...
Bunun için de, önümüzdeki bir kaç hafta içerisinde bir kaç fabrikadan yine grev, eylem haberleri göreceğiz gibi gözüküyor.
Ülkede ve ekonomide bu kadar sıkıntı varken, herkesin fedakarlık yapması gereken bugünlerde, işverenler fedakarlıklarını ikiye katlayıp, bu tür krizlere ve bu durumdan beslenenlere fırsat vermemeliler.
Yıllardır hep şunu deriz. Gaziantep ne badireler atlattı, elbet bugünler de gelip geçer. İnanın bu yaşadığımız günler gibisini kimse görmedi. O yüzden herkes için daha fazla sağduyulu olma, daha fazla empati yapma zamanı...