Kenya’daki Dadaab mülteci yerleşiminde binlerce insan, kuraklıkla çevrili tozlu bir arazide teknoloji şirketleri için “tıklama işçisi” olarak çalışıyor. Bilgisayarlarla dolu dar ve sıcak barakalarda gün boyu videoları etiketliyor, görselleri sınıflandırıyor, ses kayıtlarını metne çeviriyorlar. Amaç, yapay zekâ algoritmalarının dünyayı daha iyi “öğrenmesini” sağlamak.

Gerçekte ise bu iş, hayatta kalma gayreti içindeki insanların düşük ücretle ve süreksiz şekilde yürüttüğü bir emek biçimi.

Tıklama İşçisi Nedir?

2025’te Yapay Zekanın En Popüler Soruları
2025’te Yapay Zekanın En Popüler Soruları
İçeriği Görüntüle

Tıklama işçileri;

Yapay zekâ modellerini eğitmek için veri hazırlayan,

Görüntüleri ayıran, sesleri çözen, nesneleri tanımlayan,

Çoğu zaman parça başı ücret alan,

Dijital platformlara görünmeyen işçiler olarak tarif ediliyor.

Bu görünmez emek, teknoloji devlerinin kazandığı büyük servetlerin aksine oldukça düşük gelir getiriyor.

Teknolojik “İlerleme” ve Görünmez Bedel

Dadaab’da yürütülen bu iş, dijital çağın sınıfsal uçurumunu net bir şekilde gösteriyor. Bir yanda algoritmalarla servet büyüten şirketler, diğer yanda algoritmalara anlam kazandıran fakat emeği görünmeyen insanlar var.

Teknoloji ilerlerken, bu ilerlemenin insani ve etik maliyetleri çoğu zaman perdelenmekte.

Yapay Zekânın Gölgesinde Yeni Bir Adaletsizlik

Dadaab’daki tıklama işçileri, yapay zekâ çağının en alt basamağında yer alıyor. Eğitim, teknoloji ve iş fırsatlarına erişimin sınıfsal bir ayrıcalığa dönüşmesi, mültecileri düşük ücretli dijital emeklere mahkûm etmekte. Dijital devrim, bu işçilerin emeğiyle büyürken, onların çalışma koşulları neredeyse hiç iyileşmemekte.

Tıklama işçilerinin görünmez emeği, dijital ekonominin adalet ve etik açısından sorgulanması gerektiğini gözler önüne sermekte.

Kaynak: Haber Merkezi