Koskoca bir sene geçti, neler yaşandı neler.

04.17’de “SESİMİZİ DUYAN YOK MU?” çığlıklarıyla başladık bir sabaha. Yüzlerce aile evsiz kaldı. Klasik bir Pazar akşamıydı.  Herkes pazartesi sabahına hazırlanıyordu. Anneler çocuklarına duşlarını aldırdı, okul çantalarını hazırladı. Babalar ya maç izliyorlardı ya da herhangi bir TV programı. İşe gidecek olanlar sabahın raporlarını hazırladı, “ne giyeceğiz yine” diye düşündü. Herkesin koşuşturmacası farklıydı, planı farklıydı pazartesi sabahı için. Yani herkes normal bir pazartesi sabahı olacağını düşünüyordu.

Olmadı…

Saatler 04.17’yi gösterdiğinde vurdu ilk deprem. Saniyesinde yıkılan binaların altında kaldı binlerce insan. Yan yatan binalardan kurtulmaya çalışanlar oldu. Binası sağlam kalan şanslıydı ama kime göre? Yaşadığına sevinemeyen binlerce insan vardı. Deprem şokuyla 11 ilde milyonlarca insan sokaklara fırladı, yüzbinlerce insan ise yıkılan binaların enkazında kaldı. Annesini, babasını, teyzesini, çocuğunu kaybetti çoğu insan. Bütün ailesini kaybetti.

KİMSE SESİMİZİ DUYMADI…

4 gün boyunca kimse yardımımıza gelmedi. Kendi aramızda, kendi çabalarımızla kurtulmaya çalıştık. Yine kendimize sarıldık, birbirimizden destek aldık. 11 şehir annesini, babasını, evladını yitirdi bir gecede, 11 şehir hem öksüz hem yetim kaldı. 11 şehrin cenazesi enkazda kaldı da acısı yüreklere sığmadı. 11 şehir, 'sesini duyan var mı' diye yıkılan yuvalarının başında bekledi günlerce. 6 Şubat'tan silinmeyecek bir acı, kapanmayacak bir yara, kurumayacak bir gözyaşı, dinmeyecek acı kaldı bu ülkeye.

1 yıl önce bugün enkazın altında kaldık.

KİMSE SESİMİZİ DUYMADI…

Dün yıldönümüydü bu asrın felaketinin. Herkes bir şekilde yeniden acısını aynı derecede hissetti, yaşadı. Ailelerini kaybedenler, ailelerini kaybettikleri yerlere gidip onları orada andılar. 1 yıl önceki gibi olmadı tabii bu sefer.

Bizi herkes duydu. Ancak bu sefer sesimiz çıkmıyordu…