Uçmak ilk çağlardan beri insanoğlunun en büyük arzu ve tutkularından biri olmuştur; çünkü uçmak sınırları aşmanın, özgürlüğün ve bağımsızlığın sembolü olarak kabul edilmiştir. Bu yaklaşım bilim insanlarına ilham olmuş ve insanoğlunun gökyüzünde özgürce uçabilmesi için birçok çalışma yapılmıştır. Bilimin temel prensipleri çerçevesinde tabiat kanunları da dikkate alınarak ve deneme - yanılma yoluyla insanoğlu bu hayalini gerçekleştirmeyi başarmıştır.

   17. yüzyılda İstanbul'da geçen, gerçek ve kurgunun sentezlendiği, anlatının Ahmet, (Hazerfen) Hasan ve (Lagari) Mehmet (Evliya Çelebi) merkezinde geliştiği, bu kurgu roman çocuk okura ilahî bakış açısıyla aktarılıyor.

   Birçok tarihsel kişinin şahıs kadrosuna dahil edildiği Bilimin Öncüleri/Uçmayı Hayal Eden Kâşifler & Hezarfen ve Lagari isimli romanda, başkahramanız Ahmet, daha küçük yaşlardan itibaren gökyüzünde özgür bir şekilde uçmayı hayal etmektedir. Ahmet bu hayalini gerçekleştirmek için hem bilgisini artırmaya hem de öğrendiği bilgileri gerçek hayatta uygulamaya çalışır. Bu hayal aynı zamanda Hasan'ın da hayalidir ve birçok kişi Ahmet'in ve Hasan'ın bu hedeflerine varmaları için onlara destek olur.

   Yazar Meryem Uçar'ın romandaki ilişkiler yumağını ve denklemi sağlam bir şekilde kurduğu kitapta Ahmet, doğayı ve doğa kanunlarını deneyimler ve gözlem gücünden de yararlanarak, uçma hayalinin bilimsel alt yapısını oluşturur. Yazar, bir yandan dış mekânları göstererek bir yandan da olaya başka karakterleri dahil ederek anlatıyı zenginleştiriyor ve edebiyatın en güçlü öğelerinden biri olan göstererek anlatma tekniğini ve biçimsel ögeleri çok iyi kullanıyor.

   Uçmak için kanatlardan önce, düşlere ihtiyaç vardır. Başarının en büyük sırrı hayallerinin peşinden koşmak ve asla pes etmemektir.

   Başarılı olmanın yolu kusursuz olmak değil çok çalışmak ve başarılı olacağına inanmaktır.

   İnsanların ideallerini gerçekleştirmek için çıktıkları yol engellerle doludur ve insanlar bu yolda her zaman çeşitli zorluklarla karşılaşır.

   İyi okumalar dileğiyle...