Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve bağlı sendikaların yöneticileri ile üyeleri, yaklaşan toplu sözleşme süreci öncesinde Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü önünde bir araya gelerek ortak basın açıklaması yaptı. Eğitim-Sen Gaziantep İl Temsilcisi Ömer Parlakçı tarafından okunan açıklamada, iktidarın ekonomi politikaları ve yandaş sendikalarla yürütülen müzakere süreçleri eleştirildi. Parlakçı açıklamasında, “Hakikatten kopmuş yandaş sendikalarla kapalı kapılar ardında sürdürülen göstermelik ‘müzakerelerle’ milyonlarca kamu emekçisinin alın teri hiçe sayılmak istenmektedir. Ancak bilinmelidir ki bu düzene artık geçit yok! KESK olarak, masa başı satış protokollerini, ‘mutabakat’ kisvesi altında pazarlanan sefalet sözleşmelerini tanımıyoruz, tanımayacağız!” ifadelerini kullandı.

Müzakere Süreci Sürdürülemez Oldu

Toplu sözleşme görüşmelerine kısa bir süre kala gerçekleştirilen açıklamada, kamu emekçilerinin ekonomik ve sosyal haklarına ilişkin talepler açıkça dile getirildi. Parlakçı, iktidarın uzun yıllardır sürdürdüğü ekonomi politikalarının, emeğiyle geçinen geniş toplum kesimlerini yoksulluğa ve güvencesizliğe mahkum ettiğini belirtti. Geçmişte uygulanan ekonomi programlarına da değinen Parlakçı, “Derviş, Nebati, Nas ve Şimşek ekonomi programlarının adları değişse de özünde sermayeden yana politikalar izlenmiştir. Bu politikalar kamu emekçileri için ciddi yıkımlar yaratmıştır.” dedi. Temmuz ortasında başlaması beklenen ve ağustos ayında resmî müzakere sürecine geçilecek olan 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri öncesinde, grev hakkının tanınmadığı, müzakere sürecinin ise iktidarın gölgesinde yürütüldüğü bir yapının artık sürdürülemez olduğu vurgulandı.

Açıklamada, yandaş sendikalarla yapılan göstermelik görüşmelerin kamu emekçilerinin beklentilerini karşılamadığı belirtilerek, gelir vergisindeki adaletsizlik, düşük maaşlar, sözleşmeli istihdamın sorunları ve kadın emekçilerin karşılaştığı ayrımcılık gibi başlıkların hâlâ çözüme kavuşmadığı dile getirildi. KESK, söz konusu düzenlemelere karşı mücadeleyi daha da büyüteceklerini ifade ederek, tüm kamu emekçilerini ortak ve birleşik bir mücadeleye katılmaya çağırdı.

Kesk (2)

Fatura Emekçiye Kesiliyor

Ülkemiz uzun süredir, ekonomik, siyasal, sosyal fay hatlarının daha da kırılgan hale geldiğini, sarsıntıların, bunalımların her alanda derinleştiği bir süreçten geçtiğimizi vurgulayan Eğitim-Sen Gaziantep İl Temsilcisi Ömer Parlakçı, “Vahşi kapitalist sistemin hayat bulduğu her ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu bunalımların, krizlerin faturası hep emeğe, emekçilere kesiliyor. Ülkeyi yönetenler yıllardır sözde farklı farklı ekonomi programlarını hayata geçiriyorlar. Derviş Programı, Nebati Programı, Nas Programı ve şimdi en son Şimşek Programı… Adları değişse de bu programların tamamı sermayenin, patronların çıkarlarını temel alan programlardır. Dolayısıyla bize göre yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin tek bir programı vardır. O da emeği ile geçinenlere dayatılan köleliğe ve yoksulluğa uyum programdır. Yıllardır hayata geçirilen Orta Vadeli Programlar, bütçeler ve ne yazık ki TİS’ler emeği ile geçinenlere dayatılan Köleliğe ve Yoksulluğa Uyum Programının araçları haline getirilmiştir.” dedi.

Toplu Sözleşme Süreci Yaklaşıyor

Parlakçı, “Bugün kamu emekçileri olarak çalışanı, emeklisi ile birlikte ailelerimizi de kattığımızda 25 milyonluk devasa bir kitlenin geleceğini yakından ilgilendiren önemli bir sürecin arifesindeyiz. 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci temmuz ayı ortası itibari ile başlayacak, 1 Ağustos’ta toplu sözleşme masası kurulacak. 14 senedir “toplu sözleşme” adı ile sürdürülen bu sistemde kaybeden taraf her zaman hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçileri ve emeklileri olmuştur. Çünkü ortada gerçek anlamda bir TİS masası yoktur. Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Mevcut sistemin sadece adı ‘toplu sözleşmedir’. Bu garabet sistemde masada tüm yetki iktidara, uyuşmazlıkta ise iktidarın gölgesi olan Hakem Kuruluna devredilmiştir. İktidarın “sendikamız” dediği bir yapının ‘kraldan çok kralcı’ yöneticileri ise 7 milyona yakın kamu emekçisi ve emekli adına masaya tek “yetkili” olarak oturtulmuştur.” ifadelerine yer verdi.

Zulüm Yönetmeliği

Grev Hakkı Fiilen Yok Sayılıyor

Grev haklarının yok sayıldığına dikkat çeken Parlakçı, “Ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımız yıllardır yok sayılmaktadır. Bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu yazan Anayasa düzenlemesi ihlal edilmektedir. Öz olarak ifade edecek olursak; 7 milyonluk bir kitle İktidar-Hakem-Yandaş yapıdan oluşan Bermuda Şeytan Üçgenin içine hapsedilmiş, üstelik haklarını koruyacak en önemli silahtan yani grev hakkından mahrum bırakılmıştır. Şimdi buradan soruyoruz: Böyle bir masadan kamu emekçilerinin, emeklilerin hayrına bir şey çıkar mı? Bunun mümkün olmadığı geçtiğimiz 14 yılda, 7 kez ispatlanmıştır. Birileri hala hiç sıkılmadan ‘tarihi başarı, tarihi kazanım’ nutukları atsa da bugün geldiğimiz noktada kamu emekçileri derin bir yoksulluk, sefalet, güvencesizlik ve angarya çalışma ile karşı karşıyadır. Ortalama kamu emekçisi maaşı, çalışmayan eş ve çocuk yardımı, ilave seyyanen ödenek dâhil yoksulluk sınırının yarısına kadar inmiştir. Ortalama memur emeklisi maaşı ise 24 bin TL ile açlık sınırının altında kalmıştır. Sadece 16 bin TL’lik ilave seyyanen ödenek değil, maaşlarımızın önemli bir kısmı taban aylığa yansıtılmamakta, dolayısıyla emeklilikte hesaba katılmamaktadır. 2008 sonrası göreve başlayanlar emekli olduklarında emekli aylıkları çalışırken aldıkları maaşın dörtte birine kadar düşecektir. Kamuda kadrolu personel alımı tamamen durmuştur. Artık kamuda sadece sözleşmeli istihdam vardır. MEB’de on binlerce öğretmen asgari ücretin altında çalıştırılmaktadır. KHK’lerle hukuksuz bir şekilde işinden ekmeğinden edilen, ihraç edilen KESK’liler hala görevlerine döndürülmemiştir. 2023 seçimleri öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı tarafından söz verilmesine rağmen ne mülakat sistemi kaldırılmış ne de 3600 ek gösterge sözü tutulmuştur. Kadın kamu emekçileri ayrımcılık ve mobbing kıskacındadır. Aile yılı ilanıyla birlikte kadınlar eve, güvencesizliğe hapsedilmek istenmektedir. Gelir vergisi dilimi adaletsizliği tüm hızıyla sürmekte, maaşlarımız daha cebimize girmeden gelir vergisine gitmektedir. Sadece gelir vergisi değil KDV’den ÖTV’ye her adımda ödenen tüm dolaylı verilerin yükü de emekçi kesimlerin sırtına yıkılmaktadır.” diye konuştu.

Emekçiler Yoksulluk ve Güvencesizlikle Karşı Karşıya

Yaşadıklarının bundan ibaret olmadığını vurgulayan Parlakçı, “Kamu emekçilerinin burada saatlerce konuşsak bitiremeyeceğimiz onlarca, yüzlerce sorunu vardır. Tüm bunlara rağmen yıllardır olduğu gibi bu kez de iktidarın himayesinde, halktan, emekten, hakikatten kopmuş yandaş sendikalarla kapalı kapılar ardında sürdürülen göstermelik ‘müzakerelerle’ milyonlarca kamu emekçisinin alın teri hiçe sayılmak istenmektedir. Ancak bilinmelidir ki bu düzene artık geçit yok! KESK olarak, masa başı satış protokollerini, ‘mutabakat’ kisvesi altında pazarlanan sefalet sözleşmelerini tanımıyoruz, tanımayacağız! Çünkü biz; kamu emekçileriyle birlikte, sokakta, işyerinde, meydanlarda, gerçek ve onurlu bir toplu sözleşme mücadelesi vereceğiz. Bunun için ilk adım olarak bu haftadan itibaren tüm işkollarımız üyelerinin çalıştığı bakanlıklar önünde grev hakkı ile tamamlanmış gerçek toplu sözleşme taleplerini, işkolu taleplerini açıklayacak. Tüm yurtta merkezi işyerlerinde toplu sözleşme masaları kuracağız. Hem bu masalarda hem de web sayfamızdan paylaşacağımız anketimizle kamu emekçilerinin taleplerini toplayacağız. İşyerlerinden topladığımız talepleri, Temmuz ayının ortasına doğru KESK TİS talepleri olarak kamuoyu ile paylaşacağız. Yine TİS görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalı, mutabakat metninde de aynı şekilde tek başlık altında toplanmalıdır talebi doğrultusunda kadın TİS taleplerimizi kamuoyu ile paylaşacağız. Hem KESK Yürütme Kurulu hem de üye sendikalarımızın MYK üyeleri olarak yurdun dört bir yanında topladığımız taleplerimizi buraya taşıyacağız.” dedi.

20 Ağustos Gaziantep'te Acı Tablo!
20 Ağustos Gaziantep'te Acı Tablo!
İçeriği Görüntüle

Kesk (3)

Hak Kayıpları Derinleşiyor, Vaatler Tutulmadı

Tüm kamu emekçilerine, emeklilere seslenen Parlakçı, “Sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler gerçek, evrensel bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan garabet sistem devam ettiği sürece yaşadığımız sorunların çözülmesi mümkün değildir. Bugüne kadar ‘yetkili’ sıfatı ile masaya oturanların yaptığı yanlışların, eksiklerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesizleşme ile ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz. Artık yeter demenin vakti çoktan gelmiştir. Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu yetkinin asıl sahipleri olan kamu emekçilerinin ve emeklilerinin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, ‘hak verilmez mücadele ile alınır’ ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir. Biz KESK olarak her zaman olduğu gibi bugün de üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmeye hazırız Bunun için ayrım yapmaksızın hepinizi İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Güvenceli İstihdam-Güvenli Gelecek, Demokratik-Adil Bir Çalışma Yaşamı, Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti, Grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı Gerçek Bir Toplu Pazarlık Sistemi için tüm konfederasyonları, sendikaları Kamu emekçilerinin birlikte ortak mücadele etmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz.” şeklinde konuştu.

Birlikte kazanacağız” çağrısı yapıldı

Parlakçı, “Öte yandan biz KESK’liler bu ülkede emeği ile geçim mücadelesi veren hiç kimsenin emeğinin karşılığını alamadığını biliyoruz. Her iki çalışandan birinin açlık sınırının altına itildiği asgari ücretin tüm işçiler, emekçiler, çalışanlar için bir tehdit olarak kullanıldığını görüyoruz. 103 gün boyunca teklif bekleyen, 600 bin kamu işçisine TÜİK’in sanal rakamlarının bile altında yapılan sefalet teklifinin sadece onlara değil hepimize yapılmış olduğunu görüyoruz. Bu nedenle önümüzdeki süreci yalnızca bir sözleşme süreci olarak değil, emeğin haklarını savunma ve sınıfın kolektif gücünü büyütme süreci olarak ele alıyoruz. Çünkü bugünün Türkiye’sinde emeğin, alın terinin hakkının verilmesi gereken Toplu İş Sözleşmeleri, Asgari Ücret Tespit Komisyonları ne yazık ki tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak kararlara bağlanmıştır. TİS masaları grev yasakları, düşük ücret dayatma, emeğin mevcut haklarını tırpanlama masalarına dönüşmüştür. Dolayısıyla işçisi, kamu emekçisi, emeklisi, asgari ücretlisi ile hepimizi sefalette, yoksullukta eşitlemeye dönük saldırılara karşı tek çare emeğin birleşik mücadelesini örmekten geçmektedir. Şimdi, çalışanları, emekçileri karşı karşıya getirmeye dönük böl-parçala-yönet oyunlarını boşa çıkarma, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz diyerek omuz omuza verme vaktidir. Bunun için sefalette değil, refahta birleşinceye kadar bir paçası olduğumuz işçi sınıfının, açlık sınırının altına itilen asgari ücretlilerin, emeklilerin, gençlerin yanı başında olmaya, emeğin birleşik mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz.” ifadelerine yer verdi.

Kaynak: Tülay Kara