Dünyanın en büyük beş romancısından biri olarak kabul edilen Cengiz Aytmatov dinî, tarihî, mitolojik ve folklorik unsurlarla beslenmiş ve ulusal olmaktan çıkıp evrenselliğe ulaşmayı başarmış olan usta bir yazar.

   Cengiz Aytmatov, Kassandra Damgası isimli eserine çıkış noktası olarak bir Yunan efsanesini kaynak alıyor. Kassandra, Yunan mitolojisine göre Priam ve Hekuba'nın kızıdır ve kehanetlerine kimsenin inanmadığı bir kâhin olarak bilinmektedir. Efsaneye göre Kassandra'nın aşkını kazanmak isteyen Apollon, ona olağanüstü bir kehanet yeteneği bahşeder fakat Kassandra, Apollon'un bu cömertliğine rağmen onun bu aşkını reddeder. Bunun üzerine Apollon, Kassandra'nın kehanetlerine hiç kimsenin inanmamasını sağlayarak Kassandra'yı cezalandırır ve daha sonraki süreçte ise Kassandra, Agamemnon tarafından öldürülür.

   Aytmatov, bu anlatıyı kendi üslûbuyla yeniden kurgulayarak, mitolojik unsurlara pek fazla değinmeden günümüze uyarlamış ve yeni bir olay örgüsü etrafında kaderi tıpkı Kassandra'ya benzeyen yeni bir karakter ortaya çıkarmış.

   İçinde fantastik ögeler barındıran ve bir bilim kurgu romanı olarak kabul edebileceğimiz romanın başkahramanları, uzaydaki eski bir Sovyet araştırma istasyonunda çalışan Rus bilim insanı Andrey Kriltsov (Uzay Rahibi Filofey) ve gelecekle ilgili bilimsel tahminlerde bulunan Amerikalı bir bilim insanı olan fütürolog Robert Bork'tur.

   Romanda oldukça sıra dışı bir konu anlatılıyor ve Rus astronot, ana rahmindeki embriyoların ilk haftalardan itibaren dünyaya karşı bir tepki gösterdiğini; eğer bu reaksiyon olumsuzsa anne adayının alnında bir sivilcenin çıktığını, embriyoların bu işaret yoluyla dünyaya gelmek istemediklerini belirttiğini keşfediyor ve bu işareti Kassandra Damgası olarak adlandırıyor. Romandaki olaylar zinciri bu ana eksen etrafında gelişiyor ve yazar, embriyoların dünyaya neden gelmek istemedikleri hakkında düşünmemizi ve sorgulama yapmamızı istiyor.

   Romanın sürükleyici bir akışı ve yoğun bir anlatımı var. Yazarın hümanist anlayışın zirvesine çıktığı, sosyo-politik konulara değindiği ve daha önce yazdığı romanlarla sistematik bir bağlantı gösteren bu eserinde, gereksiz hiçbir ayrıntıya yer verilmiyor.

   Bugün dünyamız her biri ayrı bir başlık altında değerlendirilmesi gereken küresel ısınma, doğal afetler, ekolojik felaketler, savaş, terör, ekonomik krizler, salgın hastalıklar, cinayet, kadına şiddet, çeşitli suçlar, toplumsal çürüme, açlık ve yoksulluk gibi daha birçok sorunla karşı karşıyadır ve bu problemler her geçen gün daha da büyük bir artış göstermektedir.

   Bu sorunlara bağlı olarak dünya genelinde suç, ölüm ve intihar vakaları artmış, stres ve depresyon çağımızın hastalığı hâline gelmiş ve daha da önemlisi insanların bir bölümünde geleceğe dair pek fazla bir umut kalmamıştır. Ne yazık ki artık devletler bile bu sorunlar karşısında politika üretemez bir hâle gelmiştir ve maalesef bu problemlerin ortadan kaldırılması için atılan iyi niyetli adımlar da küresel kraliyetçiler tarafından engellenmektedir.

   Aytmatov tarafsız bir aydın ve sanatçı kimliğini de koruyarak bu evrensel sorunlarla ilgili yerleşik ekonomik, politik ve hatta dinsel düzene eleştirel bir bakış açısı getiriyor, okuyucuya bu sorunların çözümü noktasında birtakım sorumluluklar yüklüyor ve insanoğlunun kötücül doğasını, ihtiraslarını, duyarsızlığını, bencilliğini ve sevgisizliğini başarılı bir şekilde dikkatlere sunuyor.

   Neredeyse yeryüzündeki bütün sorunların esas kaynağı insandır; eğer kötülük toplumu zihniyeti yaşamaya devam ederse dünya daha da çekilmez, katlanılmaz ve yaşanılmaz bir yer hâline gelecektir.

  İnsanlık ailesi eğer temel sorunlarına bir çözüm bulamazsa, tıpkı doğayı ve canlıları yok ettiği gibi en nihayetinde kendi neslini de yok edecektir!

   İyi okumalar dileğiyle...