Başkan Yıldırım, yaptığı açıklamada Gaziantep’in üretim, ihracat ve istihdamdaki başarısına gölge düşürmeye çalışan açıklamaları kabul etmediklerini belirterek, “Üzülerek görüyorum ki, üreten, istihdam sağlayan, ihracat ve yatırım yapan iş insanlarına ve Gaziantep’e yönelik düşmanlığınız gözünüzü ve dilinizi kör etmiş.” ifadelerini kullandı.
Yıldırım, Gaziantep’in Türkiye ekonomisine büyük katkı sağladığını vurgulayarak şunları söyledi: “Gaziantep bugün ihracatta Türkiye’nin en güçlü illerinden biridir. Binlerce sanayici, gece gündüz demeden üretim yapıyor, istihdam yaratıyor. Tüm bu emeği yok saymak, sadece siyasi saiklerle eleştiri yapmak haksızlıktır. Gaziantep’in başarısı kimsenin şahsi çıkar hesaplarına alet edilemez.”
GTO Başkanı, yapılan eleştirilerin şehirdeki iş dünyasını hedef aldığını belirterek, “Bizim derdimiz siyaset değil, memleket meselesidir. Gaziantep ekonomisi her türlü zorluğa rağmen ayakta kalmayı başarmıştır. Bunu küçümsemek değil, alkışlamak gerekir.” dedi.
Karaca Ne Demişti?
Sevda Karaca, Gaziantep Ticaret Odası’nın ihracat artışına dair açıklamasına tepki göstererek, “Bu ‘başarı’ hikayesinin arkasında işçilerin sömürüsü var” dedi. Karaca, Gaziantep’te sanayicilerin “öldük, bittik, battık” diyerek kriz söylemi üretmesine rağmen ihracatın Eylül 2025’te 883 milyon 453 bin dolara, yılın ilk dokuz ayında ise 7,4 milyar dolara ulaştığını belirtti. Buna rağmen, işçilerin ağır koşullarda, düşük ücretlerle ve uzun mesailerle çalıştırıldığını söyledi.
“Ortak Emek” Deniyor, İşçinin Adı Geçmiyor
Karaca, “Gaziantep'te sanayiciler “öldük, bittik, battık” diye ağlayıp acısını işçiden çıkarırken, Ticaret Odası’ndan itiraf gibi bir açıklama geldi. Gaziantep, Eylül 2025’te 883 milyon 453 bin dolar ihracat yaptı. Bu, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,7 artış demek. Yani ihracat hacmi bir yıl öncesine göre yükselmiş. Yılın ilk 9 ayında Antep’in toplam ihracatı 7,4 milyar dolar olmuş. Yani ihracat artmış.
Demek ki neymiş? Büyük balık küçük balığı yutarken ölüp bitenler var. Ama bir de yüzde 5,7 artışla sevinenler var. Nasıl ki bu başarının kaymağını Antep’in büyük sermayesi yiyorsa, başarının övgüsü de yine büyük sermayenin hanesine yazılmış.
Ticaret Odası, “Sanayicimizin, girişimcimizin ve ihracatçımızın ortak emeği” diyor. Ancak bu başarının arkasındaki asıl güce, yani Antep işçilerine reva görülenleri anlatmıyorlar. Biz anlatalım bu başarı hikâyesinin arkasındaki gerçekleri: Her geçen gün ağırlaşan sömürü, uzun mesailer, kölece çalışma koşulları, sefalet ücretleri, iş cinayetleri, meslek hastalıkları ve sendikalaşma hakkının gaspı... İşte sizin başarı hikâyenizin özeti bu.
Başpınar’da üç işçinin işini bir işçiye yaptırıyorlar. İşsizlik tehdidi en üst seviyede. Bir yandan sömürüyü artırmak için işçilerin tuvalet molalarından yemek sürelerine kadar her insani ihtiyaçları kısıtlanıyor. İşçiye düzgün bir yemek, temiz bir tuvalet, güvenli bir servis bile çok görülüyor. Başpınar’da her gün bir fabrikadan yemekten kurt ve pislik çıktığı bilgisi geliyor. İşçiye reva görülen soyunma odaları ve tuvaletler hayvan barınaklarını andırıyor. Servisler balık istifi. Ücretler kuşa dönmüş durumda. O kuş kadar ücretler de sürekli gecikmeli yatırılıyor. Hiçbir şeye yetmediği gibi son iki ayda Yüzde 60 eridi gitti. İş güvenliği önlemleri zaten zayıftı, şimdi işletmeler tamamen ölüm tuzağına dönüştü. İş kazası geçirene bir “geçmiş olsun” demeden kapı önüne koyuyorlar. Korkunç koşullara itiraz edeni ise hiçbir hakkını vermeden işsiz bırakıyorlar. Hatta kara listelerle başka bir yerde iş bulmasını bile engelliyorlar.” İfadelerini kullandı.
Belediyeler Patronlarla Kardeşlik Yapıyor
Karaca, “Başkanın başarı hikayesinin arkasında birileri daha var. Şubat ayında hak ettikleri zammı almak ve insanca çalışmak için mücadele eden işçilerin direnişlerini, patronların bir parmak şıklatmasıyla yasaklayan Valilik… İşçiler Şubat’tan sonra ne zaman hak arasa fabrikalara polis yığıp işçileri korkutan emniyet… Kendisine oy veren işçinin çığlığını duymayıp patronlarla kardeşlik yapan belediyeler de var bu başarının arkasında. Başkan, onlara teşekkür etmeyi unutmuş. İşte durum bu, işçi kardeşim. Sen en küçük hakkını istediğinde “piyasa kötü, kriz var, öldük, bittik” diyenler; senin kanınla, canınla, emeğinle büyürken artık sana bir kırıntıyı, hatta bir teşekkürü bile çok görüyor. Yaşadıklarını unutma. Sana, çoluğuna çocuğuna reva görülenleri sineye çekme. Neden hep sabır sana düşüyor da zenginlik hep büyük patronlara düşüyor, sorgula.
“Öldük, bittik, battık” diye ağlayan patronlar, güle oynaya büyüyen ihracatla övünüyorsa otur bir düşün: Bütün bunlar neyin pahasına? Senin canın pahasına, ailenin geleceği pahasına. Aralık yaklaştığında, asgari ücret zammı zamanı geldiğinde bu ihracat rakamlarını unutturup yine ağlayacaklar. Daha fazla işçi çıkaracak, daha fazla ücretsiz izin dayatacaklar.
Kanma! Emek senin, hak senin. Tek eksiğin, birliğin.” Şeklinde konuştu.