Gaziantep’in yalnızca Antep fıstığıyla değil, buğday ve arpa üretimiyle de bölge tarımı açısından kritik bir rol üstlendiğini vurgulayan Öztürkmen, özellikle İslahiye ve Nurdağı ovalarında üretilen hububatın hem bölge ekonomisine katkı sunduğunu hem de Türkiye’nin gıda güvenliği açısından stratejik öneme sahip olduğunu dile getirdi.
Kuraklık ve Girdi Maliyetleri Üreticiyi Sıkıştırıyor
Kuraklık nedeniyle hububat ekim takviminin sarktığını ifade eden Öztürkmen, girdi maliyetlerindeki hızlı artışın da üreticinin yükünü ağırlaştırdığını söyledi.
Bereketli Ovalar Suya Hasret
Öztürkmen açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin tahıl ambarı olarak bilinen Gaziantep, son 50 yılın en kurak yılını geride bırakıyor. Gaziantep’te hafta sonu başlayan yağışlar az da olsa çiftçilerimizin yüzünü güldürdü ama yeterli değil. Halen kuraklık tehlikesi sürüyor. Metrekareye 550 kilogram yağış düşmesi lazım ki o zaman kuraklık yok diyelim. Çiftçilerimiz her şeye rağmen tohumlarını toprakla buluşturmaya başladı ama endişeliler. Geçmiş yıllarda ki yağışlara hasret kaldık. O zamanlar ki yağışlarda tarlalarımız coşar, hububat veriminde rekor kırardık. Bu durum zaman içerisinde yağışların azalmasına bağlı olarak geriledi. En bariz örneğini bu sene hububat döneminde yaşadık. Tarlaların büyük kısmına biçer döver bile girmedi. Çiftçilerimiz yine aynı korkuyu yaşıyor. En büyük girdi olan mazot litresi 55 lirayı geçti. Aynı şekilde gübre, ilaç ve diğer girdilerde arttı. Çiftçilerimizin tarlaya küsmemesi için her konuda destek olunmalı. Bankaya olan borçları faizsiz olarak ertelenmeli, verilen destek miktarları arttırılmalı. İklim değişikliği ve kuraklığa karşı bilinçli tarım ve sulama politikalarına dikkat edilmeli.”
Ekimler İki Ay Gecikti, Maliyetler Katlandı
Araban Ovası’nda yaşanan duruma da dikkat çeken Öztürkmen, sert buğday üretimiyle öne çıkan bölgede yağışsız geçen dönem nedeniyle ekimlerin kasım ayı sonuna sarktığını ve yaklaşık iki aylık gecikme yaşandığını ifade etti.
Yağış olmaması nedeniyle buğday ve arpa ekimlerinin kuruya yapıldığını aktaran Öztürkmen, sondaj imkânı olan üreticilerin yüzlerce metre derinlikten elektrikle su çekerek sulama yapmak zorunda kaldığını, bunun da maliyetleri ciddi biçimde artırdığını söyledi. Bu noktada Barak ve Araban sulama projelerinin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Hububat Üretimi Stratejik Önemde
Hububatın bölge ve ülke ekonomisi açısından taşıdığı öneme değinen Öztürkmen, Güneydoğu Anadolu’da hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörünün 11 ayda yaklaşık 11 milyar dolarlık ihracata ulaştığını ve bölge ihracatının yüzde 29,6’sını oluşturduğunu belirtti.
Gaziantep’te makarna ve bulgur sektörünün yıllık ortalama üç milyon tona yaklaşan hammaddeyi mamul ürüne dönüştürdüğünü ifade eden Öztürkmen, hububatın üretici için doğrudan geçim kaynağı anlamına geldiğini kaydetti.
Üretimde Düşüş TÜİK Verilerine Yansıdı
Türkiye genelindeki üretim verilerine de değinen Öztürkmen, buğday üretiminin yıllık 18–22 milyon ton aralığında seyrettiğini, hektar başına verimin ise 2,6 ton seviyesinde olduğunu hatırlattı. Bu rakamın dünya ortalamasının üzerinde olmasına rağmen Avrupa Birliği ortalamasının oldukça gerisinde kaldığını belirtti.
TÜİK’in 2024 verilerine göre tahıl üretiminin bir önceki yıla kıyasla yüzde 7,5 azalarak yaklaşık 39 milyon tona gerilediğini aktaran Öztürkmen, buğday, arpa, çavdar, yulaf ve mısır üretimlerinde de önemli düşüşler yaşandığını ifade etti.
“İthalat değil, yerli üretici desteklenmeli”
Öztürkmen, Tarım Kanunu’nun eksiksiz uygulanması gerektiğini vurgulayarak, çiftçiye verilmesi gereken desteklerin zamanında ve tam olarak ödenmesini istedi. Taban fiyat güvencesinin sağlanması, gübre, mazot ve yem başta olmak üzere girdi maliyetlerinin sübvanse edilmesi gerektiğini belirten Öztürkmen, tarımda çözümün ithalat değil yerli üreticinin desteklenmesi olduğunu söyledi.





