Gaziantep, sadece tarihi ve kültürel zenginlikleriyle değil, halk arasında kuşaktan kuşağa aktarılan uğursuzluk hikâyeleriyle de dikkat çekiyor. Kentin kırsal ve şehir içi bölgelerinde yaşayan insanlar, günlük yaşamlarında karşılaştıkları olay ve işaretleri uğursuzluk alameti olarak yorumlayabiliyor. Özellikle Gaziantep-Sam Köyü çevresinde ölüm, ölü ve doğa olayları ile ilgili çeşitli inanışlar hâlâ geçerliliğini koruyor. Bu inanışlar, İslamiyet öncesi geleneklerin kültür aktarımı yoluyla günümüze taşınmış ve dinî etkilerle kısmen değişikliğe uğramış.

Gaziantep’in farklı dönemlerde çeşitli Türkmen oymaklarına ev sahipliği yapması, kentteki kültürel mirasın zenginleşmesini sağlamış ve halk inanışlarının şekillenmesinde önemli rol oynamış. Ölüm ve ölü ile ilgili kavramlar, İslami terminolojiye uygun olarak; ruh, ecel, fani, vade, ahiret, Azrail, cennet ve cehennem gibi terimlerle ifade edilmeye devam ediyor.

Gaziantep’te Halk Arasında Yayılan Uğursuzluk Hikâyeleri

Sam Köyü’nde Ölüm ve Ölü ile İlgili İnançlar

Gaziantep-Sam Köyü çevresinde, köpeklerin gece uzun uzun uluması uğursuzluk alameti olarak kabul ediliyor. Köpeğin uzun süre uluması, bir kişinin vefat edeceğine işaret sayılıyor. Ayrıca horozun zamansız ötmesi veya tavuğun horoz gibi ötmeye başlaması da uğursuzluk belirtisi olarak yorumlanıyor. Kırsal kesimde hayvan davranışları, insanların günlük yaşamında ve kararlarında etkili olabiliyor.

Kara Kedi

Milattan önce 3000’li yıllarda Mısır’da kutsal kabul edilen kediler, zamanla Avrupa’da uğursuzluk sembolü hâline geldi. Siyah kediler, cadılar ve büyücülerle ilişkilendirilerek halk hikâyelerinde kötü şansın habercisi olarak lanse edildi. Bu dönemlerde evinde kedi besleyen yalnız yaşayan fakir ve yaşlı kadınların kara büyü yaptığına inanılırdı. Fransa’da kral 13. Louis bu uygulamayı yasaklayana kadar her ay binlerce kedi, cadılarıyla birlikte yakılmıştır. Günümüzde bu hikâyeler, Gaziantep’te kara kedi görmenin uğursuzluk getirdiği inancı olarak halk arasında yaşamaya devam ediyor.

GASKİ Açıkladı! 7 Mahalle Susuz Kalacak
GASKİ Açıkladı! 7 Mahalle Susuz Kalacak
İçeriği Görüntüle

Kara Kedi

Merdiven Altından Geçmek

Antik Mısır’da başladığına inanılan bu geleneğe göre, duvara veya bir yüzeye yaslanan merdiven, üçgen şeklinde bir boşluk oluşturur. Üçgenin kutsal sayılması sebebiyle altından geçilmesi hoş karşılanmazdı. Halk arasında, merdiven altından geçmenin uğursuzluk getireceği düşüncesi bu eski inanıştan kaynaklanıyor.

Gece Tırnak Kesmek ve Gelini Düğünden Önce Görmek

Gece tırnak kesmek ve gelini düğünden önce görmek, uğursuzluk olarak kabul edilen davranışlardandır. Eskiden bu tür davranışların kötü talih getireceğine inanılırdı. Gelinin düğünden önce görülmesi, özellikle Batı kültürlerinde kötü şans işareti olarak değerlendirilir ve gelinin evine yürüyerek girmesi uğursuz kabul edilirdi. Bu nedenle damat, gelini kapının eşiğine kadar taşımak zorunda kalır.

Tırnak Kesmek (1)

Ayna Kırmak

Ayna kırmanın 7 yıl boyunca uğursuzluk getirdiği inanışı, eski uygarlıklara dayanıyor. İnsanlar öteki dünyadaki yansımalarını görmek için parlak yüzeylere, göllere ve havuzlara bakarlardı. Bu yüzeylerde oluşan dalgalanma veya titreşim, felaketin işareti sayılırdı. Eski Mısır ve Yunan’da, insanların görüntüsünün bozulmaması için kırılmaz metal aynalar yapılırdı. Roma döneminde ise camcılık geliştiği için aynaların kırılması daha sık olur ve kötü talihin işareti kabul edilirdi.

Yedi yılın özel bir önemi vardır; Antik Çağ’da her yedi yılda bir insanın tüm bedeninin yenilendiğine inanılırdı. Bu yüzden ayna kırıldığında, kötü şans ancak yeni beden oluşana kadar sürecekti. Büyü inancında ise ayna, başka bir boyuta veya insan dışı varlıkların yaşadığı yere geçiş aracı olarak kabul edilir. Kırılması durumunda, bu kötü varlıkların geri dönmeyeceği ve başınıza kalacağı düşünülür.

Tahtaya Vurmak

Tahtaya vurmak, çok eski zamanlardan günümüze kadar uzanan bir ritüel olarak bilinir. Meşe ağacının sağlamlığı ve yüksekliği nedeniyle kutsal güçlere sahip olduğuna inanılmıştır. Bu inanç, Kuzey Amerika yerlilerinde ve Ege’de Helen uygarlığında bağımsız olarak ortaya çıkmıştır. Her iki kültür de meşe ağacına sık sık yıldırım düştüğünü gözlemlemiş ve bu nedenle ağacın koruyucu güç taşıdığına inanmıştır.

Amerika yerlileri, meşenin köküne vurarak olası tehlikelere ve şanssızlıklara karşı Tanrı ile temasa geçtiklerine inanırlardı. Helenler ise Yıldırım Tanrısı inancını bu ritüel ile ilişkilendirmiştir. Ortaçağda Hıristiyan din adamları, bu inanışı kendi dönemlerinde de sürdürmüş ve Hz. İsa’nın çarmıhta ölümüyle ilişkilendirmiştir.

Kafanıza Kuş Pislemesi

Halk arasında kuş pislemesinin de uğursuzluk veya şansla ilişkilendirildiğine inanılır. Ancak bu durum tersine yorumlanır. Kafanıza kuş pislemesi, kötü talihin sona erdiği ve şansın geri döneceğinin işareti olarak kabul edilir. Bu, insanların olumsuz olaylardan sonra umutlu bir bakış açısı geliştirmesine yardımcı olur.

Gaziantep'te Kültürel Mirasın Günümüzdeki Yansımaları

Gaziantep’te bu ve benzeri inanışlar, hem geçmişten günümüze kültürel bir miras olarak taşınmakta hem de günlük yaşamda ritüel ve davranışlara yön vermeye devam etmektedir. Gaziantep’in zengin kültürel yapısı, bu inanışların kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlamıştır. Kırsal kesimdeki uygulamalar, şehrin kültürel mirasıyla birleşerek, günlük yaşamda bazı davranışların şekillenmesine etki ediyor. Sam Köyü ve çevresindeki örnekler, bu geleneksel inançların hâlâ yaşadığını ve halkın bilinçli ya da bilinçsiz olarak hayatına yansıdığını gösteriyor.

Kaynak: Tülay Kara