Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Onur Taşcı, diyabet hastalarına sağlıklı bir Ramazan için önerilerde bulundu.
Değişen Beslenme Şekli Şeker Hastalarını Etkileyebilir
Şeker hastalarının bir kısmı Ramazan ayında oruç tutmak istemektedirler. Hastalığın tipi (Tip 1 ve Tip 2 ), ciddiyeti ve kullanılan ilaçlara göre hastalara farklı önerilerde bulunulabilmektedir. Özellikle değişen beslenme şekli ve uzun süreli su tüketememe hastalarda önemli sorunlara neden olabilmektedir. Şeker hastaları oruç tutarken şeker yüksekliği (hiperglisemi), şeker düşüklüğü (hipoglisemi) , diyabetik ketoasidoz, sıvı kayıpları ve tansiyon düşüklüğü gibi durumlarla karşılaşabilmektedirler.
İnsülini Dengelemeyi Öğrenerek Oruç Tutabilirsiniz
Düşük riskli hasta grupları Ramazan öncesi verilen eğitim ve destekle oruç tutabilmektedirler. Kontrol altında diyabeti olan, oral antidiyabetik ve tek doz bazal insülin alan hastaların yakın takiple oruç tutabilecekleri belirtilmektedir. Kullanılan ilaçlara göre bazı yan etkiler ortaya çıkabilmektedir. Bulantı, kusma, midede yanma, şişkinlik veya şeker düşüklüğü görülebilmektedir. Hekimlere danışarak Ramazan’da kullanılan ilaçların dozları ve grupları değiştirilebilir. Günde tek öğün uzun etkili insülin kullanan hastaların insülin dozları azaltılabilmektedir. Hastanın beraberinde kullandığı tansiyon, kolesterol gibi ilaçların da dozları ve saatleri ayarlanmaktadır.
Riskli Gruplar Dikkat Etmeli!
Çoklu insülin tedavisi alan tip 1 ve 2 diyabet hastaları, gebeler, kontrolsüz diyabeti olanlar, böbrek ve kalp yetmezliği olanlar, yoğun fiziksel aktivite gerektiren iş yapanlar, son 3 ay içinde diyabetik ketoasidoz yaşayan hastalar ve kanser tedavisi alan hastaların oruç tutması önerilmemektedir.
Yüksek riskli şeker hastaları ısrarla oruç tutmak isterse acil durumlar konusunda bilgilendirilmeli, şeker yüksekliği ve düşüklüğü gibi durumlarda oruç bozmaları gerektiği belirtilmelidir. Kronik hastalığı olan bireylerin oruç tutmamaları dini kurumların da onayladığı bir durumdur.
Bu Besinlerle Tok Kalabilirsiniz
Şeker hastaları iftar ve sahur arasındaki süreyi iyi değerlendirmelidir. Hastalardaki sıvı kayıpları olumsuz sonuçlar doğurabilir. Özellikle iftara bol suyla başlanmalı ve sahura kadar yeterli (1,5-2litre) sıvı alımı sağlanmalıdır. Şekerli içeceklerden kaçınılmalıdır. Çay, kahve gibi kafein içeren içeceklerin idrar söktürücü etkisi bulunmakta olup, bu içecekler de az tüketilmelidir.
Hastalar iftarda bol karbonhidratlı besinlerden kaçınması önerilmektedir. Gerekirse iftar ve sahur arasına düşük kalorili ara bir öğün eklenebilmektedir. İftarda çorba hafif kahvaltılıklar ve salatayla başlanıp ana öğüne geçilebilir. İftarda ekmek, pide, makarna, pilav gibi karbonhidrat içeriği yüksek olan besinlerden kaçınmak gerekmektedir. Tatlı tüketimini en aza indirerek, tüketilecekse de sütlü tatlılardan küçük porsiyonlar tüketilebilir. Protein içeriği yüksek besinler gün içinde tok kalmaya yardımcı olabilir. Sahurda peynir, süt, yumurta, yoğurt gibi besinler gün içinde daha uzun süre tokluk oluşturabilir. HABER MERKEZİ