8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Şubat ayında işlenen 36 kadın cinayetinin gölgesinde buruk bir kutlama ile karşılanıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ankara Temsilcisi Tuana Gençer, “İktidarın kadın düşmanı söylemleri, korku atmosferi ve cezasızlık politikaları, failleri cesaretlendiriyor” dedi.
8 Mart dolayısıyla Elips Haber’den Betül Vural’a konuşan Gençer, Türkiye’de kadınların 6284 sayılı kanunla kazandıkları haklara yönelik bir saldırı olduğunu söyleyerek, “Ülkede genel olarak demokratik kamuoyuna yönelik bir baskılama çabası var; fakat bu kadınlar aracılığıyla daha fazla yapılıyor” ifadelerini kullandı. Gençer, “Nafaka ve boşanma hakkımıza saldırmaya çalıştıklarını görüyoruz. İktidar, bir avuç azınlığı elinde tutabilmek için kadınların boşanması için bir güvence olan nafaka hakkını tartışmaya açmaya çalışıyor. Aynı şekilde kadınların can simidi olan 6284 sayılı kanunu da ‘içinde çeşitli düzenlemeler yapma’ bahanesiyle yine tartışmaya açmaya çalışıyor” diye konuştu.
Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin, kadın haklarına müdahale edildiği zamanlarda arttığını aktaran Gençer, “Geçtiğimiz gün, 2 günde 8 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü öğrendik. 2 günde 8 kadın cinayeti uzun zamandır rastlamadığımız derecede yüksek bir rakam. Bu hakları elimizden almak bir yana, bunları tartışmaya açmak bile kadın cinayetlerini artırıyor. İktidarın kadın düşmanı söylemleri, yarattıkları korku atmosferi, cezasızlık politikaları failleri besliyor. Öldürülen 8 kadının tek sorumlusu elbette sadece o 8 fail değil” ifadelerini kullandı.
İstanbul Sözleşmesi’nin önemine değinen Gençer, “İstanbul Sözleşmesi hukuksuz bir şekilde, bir gecede feshedildi. Bu sözleşme kadınları çok kapsamlı bir şekilde koruyordu” dedi. Gençer, İstanbul Sözleşmesi’nin 4 temel yapı taşını şöyle anlattı: “Sözleşme, en başta kadınların hiç şiddete uğramayacağı bir toplumu amaçlıyor. İkinci basamakta ise bir kadın, şiddet tehlikesiyle karşı karşıya olduğunda onu korumak için politikalar içeriyor. Örneğin 6284 ya da sığınma evine yerleştirme. Üçüncü basamakta, yani cezalandırma kısmında ise, bir kadın şiddete uğradıysa bunun emsal olmaması için, başka failleri cesaretlendirmemesi için, haksız tahrik indirimlerinin, ‘aldattı’ bahanelerinin mahkemelerde işlememesini hedefliyor. Son adımda ise bütüncül politikalar geliştirmeyi, kadınları ekonomik, psikolojik olarak desteklemeyi, istihdam sağlamayı içeriyor. Böyle kapsamlı bir sözleşmeden hukuksuzca imzayı geri çektiler.”
“Öldürüldüğünde çantasından şikâyet dilekçesi çıktı”
Gençer, “Bir kadın boşanmak istiyorsa, çantasındaki şikâyet dilekçesiyle ölmeyi göze alarak o davayı açıyor. Ayşe Tuba Arslan’ı unutmadık. 23 kere şikâyetçi oldu, sokak ortasında öldürüldüğünde çantasından şikâyet dilekçesi çıktı. Dilekçede, ‘Ben öldükten sonra mı beni koruyacaksınız?’ yazıyordu. Bu ülkenin kadın cinayeti boyutu tam olarak budur. Ayşe Tuba Arslan bunun en somut örneklerinden birisidir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: elipshaber.com