Gaziantep’in kırsal bölgelerinden içme suyunun bulanık aktığına dair artan ihbarlar üzerine harekete geçen GASKİ ekipleri, yaptığı saha çalışmalarında önemli bir sorunu tespit etti. Kurum yetkilileri, kontrolsüz ve ruhsatsız açılan sondaj kuyularının hem suyun kalitesini düşürdüğünü hem de yer altı kaynaklarının miktarını olumsuz etkilediğini belirtti. GASKİ ekipleri, yer altı su kaynaklarında doğal dengeyi bozan bu kuyuların, toprağın süzme işlevini zayıflatarak suyun fiziksel olarak kirlenmesine neden olduğunu belirtti. Uzmanlar, bu durumun içme suyunun musluklara sağlıklı şekilde ulaşmasını da zorlaştırdığını ifade etti.
800’e Yakın Kaynak Anlık Takipte
GASKİ, yalnızca şehir merkezinde değil, en ücra köy ve mezralarda da temiz içme suyuna erişimi sağlamak amacıyla yoğun bir çaba yürütüyor. Kurumun verilerine göre, yaklaşık 800 içme suyu kaynağı aktif olarak izleniyor. Bu kaynaklar; arıtma tesisleri, su depoları ve yüzlerce kilometre uzunluğundaki boru hatlarıyla desteklenerek vatandaşlara ulaştırılıyor.
Zorlu Arazide Temiz Su Mücadelesi
Özellikle dağlık ve erişimi güç bölgelerde yapılan sondaj çalışmaları ile kurulan altyapı hatları, kırsal mahallelerde yaşayan vatandaşlara temiz su temin etmenin ne kadar zahmetli olduğunu ortaya koyuyor. Ancak tüm bu çabalara rağmen, ruhsatsız kuyular nedeniyle suyun kalitesi tehlikeye giriyor.
Kaçak Kuyular Yasayı Değil, Doğayı da İhlal Ediyor
GASKİ yetkilileri, vatandaşlardan kaçak kuyu faaliyetlerine karşı duyarlı olmalarını istedi. Kurum, bu yasa dışı uygulamaların yalnızca hukuki yaptırımla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda toplum sağlığını da tehdit ettiğini vurguladı.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan GASKİ Genel Müdürü Hüseyin Sönmezler, şu ifadeleri kullandı:
“Kaçak kuyular sadece yasayı değil, doğayı da ihlal ediyor. Yer altı suları hepimizin ortak mirası. Suyun değeri korunduğunda bilinir. Kırsalda yürüttüğümüz her çalışmanın temelinde bu mirası koruma amacı yatıyor. Şüpheli durumların GASKİ 153 Çağrı Merkezi’ne bildirilmesiyle birlikte, hem su kaynaklarının korunabileceği hem de halk sağlığının güvence altına alınabilecek.”
