Sağlık Bakanlığı'nın kamuya açık alanlarda boy ve kilo ölçümü yaparak obezite riski taşıyan bireyleri OBESİTE merkezlerine ve sağlıklı yaşam merkezlerine yönlendirdiği yeni uygulaması, tartışmaları da beraberinde getirdi. Gaziantep’in farklı ilçelerinde de eş zamanlı olarak yürütülen uygulamanın bilimsel dayanağını ve etik yönünü eleştiren Gaziantep-Kilis Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kazım Doğan Eroğulları, konuya ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Bu uygulamanın algı yaratmaya yönelik bir uygulama olduğunu belirten Eroğulları, “Bakanlık illa ki tartım yapacaksa, önce Adıyaman ve Hatay’daki bebeklerimizi, çocuklarımızı tartarak ekonomik krizle birlikte ortaya çıkan gıdaya erişim sorununa odaklansın.” dedi.
Bu Bilgiler Zaten Sistemde Mevcut
Dr. Kazım Doğan Eroğulları, söz konusu uygulamanın daha önce yapılmış çalışmaların tekrarından ibaret olduğunu belirterek, “Sağlık Bakanlığı, kamuya açık alanlarda boy-kilo ölçümü yaparak obezite potansiyeli olan kişileri OBESİTE merkezleri ve sağlıklı yaşam merkezlerine yönlendirdiği bir uygulamaya başladı. Öncelikle birkaç noktadan bahsetmek gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın obeziteyle mücadele etmesi, elbette ki bir seçim değil, mutlaka yerine getirilmesi gereken bir görev. Ancak burada şöyle bir durum var: Zaten aile hekimleri, yaklaşık 20 milyona yakın tarama yaparak insanların boy ve kilo bilgilerini Sağlık Bakanlığı sistemine yükledi. Bu nedenle kamuya açık alanlarda insanların boy ve kilolarının ölçülmesi sadece algı yaratmaya yönelik bir uygulama gibi duruyor. Çünkü bu bilgiler zaten aile hekimliği tarafından sisteme yüklenmiş ve takip ediliyor.” İfadelerine yer verdi.
Mahremiyet Zedeleniyor
Uygulamanın bilimsel temelden uzak olduğunu vurgulayan Eroğulları, “Ayrıca obeziteyle mücadele böyle olmaz. Birincisi, kişinin mahremiyetine özen göstermeden, kamuya açık alanda, insanları ötekileştirecek ve psikolojik olarak etkileyecek biçimde kilolarının ölçülmesi, hekimlikle akılla bağdaşmaz. Obezite ile mücadele, bilimsel temelli birinci basamak sağlık çalışanlarının çalışmalarıyla olur. Zaten sağlıklı yaşam merkezleri bunu yapıyor.
Bu uygulama, mahremiyeti ve insanların onurunu zedeleyici bir şekilde, kameralar eşliğinde ‘sen şişmansın, hadi şuraya git’ şeklinde yönlendirmeye dönüşüyor. Böyle bir yaklaşım zaten ciddi bir mücadele biçimi olamaz. Bu, uygulamanın ciddiyetsizliğini ve yalnızca algıya yönelik bir kampanya olduğunu gösteriyor.” diye konuştu.
Diyetisyen Yetersiz, Sistemde Karşılığı Yok
Sağlık Bakanlığı'nın yönlendirdiği merkezlerde yeterli personel bulunmadığını hatırlatan Eroğulları, “Bunun yanında, yönlendirme yapılan sağlıklı yaşam merkezlerinde, ülkedeki bu sorunu karşılayacak yeterli sayıda kamu çalışanı diyetisyen bulunmuyor. Yani, bu kadar yetersiz sayıda diyetisyenle sokaktan insanları toplayarak, ölçüm yaparak bu merkezlere yönlendirmek, sistemde karşılığı olmayan bir durum. Hem hasta mahremiyeti açısından hem de insanların kalabalık ortamlarda kilolarının ölçülmesi bilimsellikten oldukça uzak bir uygulamadır. Zaten dediğim gibi, bu taramalar birinci basamak tarafından hâlihazırda yapılıyor.” Şeklinde konuştu.
Asıl Sorun Gıdaya Erişim
Obezitenin altında yatan temel sebebinin düzensiz beslenme olduğunu vurgulayan Eroğulları, “Kaldı ki, obezite düzensiz beslenmenin sonucu olarak ortaya çıkan bir durumdur. Eğer Bakanlık ille de bir tarama yapacaksa, özellikle deprem bölgesinde ve ekonomik kriz sonrası gıdaya erişim sorunu yaşayan çocukların boy ve kilosunu ölçsün. Eğer amaç toplumdaki beslenme bozukluklarıyla mücadele etmekse, bu işe çocukluk çağından başlamak gerekir. Bilimsel araştırmalar bunu söylüyor. Çocukluk döneminde şu an ciddi bir şekilde gıdaya erişim sorunu yaşanıyor. Ekonomik krizle birlikte insanlar hayvansal gıdalara ve gelişim için gerekli besinlere ulaşamıyor; karbonhidrat ağırlıklı besleniyorlar. Bu da düzensiz beslenme ve gıdaya erişim yetersizliğinden kaynaklanan zayıflık, boy kısalığı ve doğru beslenememe sonucu obeziteyi beraberinde getiriyor.” dedi.
Toplumun Gözü Önünde Tartmak Çözüm Değil
Uygulamanın insanlar ve toplum üzerinde psikolojik baskı yarattığını belirten Dr. Kazım Doğan Eroğulları, “Eğer Bakanlık bu konuda samimiyse, oturup bizlerle birlikte beslenme bozuklukları üzerine çalışabiliriz. Ama ne yazık ki her zaman olduğu gibi, çözüm üretmek yerine toplumda algı oluşturmak amacıyla, bilimsellikten uzak işler yapılıyor. Bu uygulamayla ilgili birçok vatandaşımızdan ‘Kamuya açık alanda kilomuz ölçülüyor, sanki bir suçluymuşuz gibi bir yere yönlendiriliyoruz. Bizim psikolojimizi hiç mi düşünmüyorlar?’ şeklinde tepkiler geldi.” İfadelerine yer verdi.
Hastalar Anlam Veremiyor
Eroğulları, “Zaten biz evde de, aile sağlığı merkezlerinde de tartılıyoruz. Diyetisyenlerle iletişim kurmaya çalışıyoruz. Aile hekimimizle birlikte kan tahlilleri üzerinden sedanter yaşama karşı nasıl bir yaklaşım izlenmesi gerektiğini, yaşam tarzı değişikliklerini konuşuyoruz. Bu uygulama nereden çıktı.”, diye soran birçok hastamız oldu. Hastalarımız bu duruma anlam veremiyor. Sağlık Bakanlığı, halkın sağlığını düşünmek ve iyileştirmek yerine, halkın sağlığını ve psikolojisini bozacak göstermelik işler yapıyor.” ifadelerine yer verdi.
İnsanlar Gıdaya Ulaşamıyor
Eroğulları, gıdaya erişimdeki eşitsizliklere dikkat çekerek, “Obeziteye yaklaşımda sanki herkes her türlü gıdaya kolayca ulaşabiliyormuş gibi bir mantık yürütülüyor. Ama tam tersi, insanlar gıdaya ulaşamıyor. Bu ülkede obezite aslında tokluktan değil, açlıktan ve beslenme bozukluğundan kaynaklanıyor. Çünkü insanlar her gün yeterli gıdaya, özellikle protein kaynaklarına ulaşamıyor. Ağırlıklı olarak karbonhidratla besleniyorlar ve düzensiz bir beslenme modeli yaygın.
Adıyaman ve Hatay’da yaptığımız bilimsel çalışmalarda da bu çok net ortaya çıktı. O bölgelerdeki çocuklarda beslenme yetersizliğine bağlı bodurluk, yani boy kısalığı ve gelişim geriliği tespit ettik. Bu hem fiziksel hem de zihinsel gelişim açısından ciddi sorunların habercisidir.
Eğer Bakanlık illa ki tartım yapacaksa, önce bu bebeklerimizi, çocuklarımızı tartarak ekonomik krizle birlikte ortaya çıkan gıdaya erişim sorununa odaklansın. Çarşıya pazara tartı koyup, insanları toplumun gözü önünde zor durumda bırakmakla bu iş çözülmez. Bu, gerçek ve sağlıklı bir mücadele yöntemi olamaz.” şeklinde konuştu.