Gaziantep Eczacılar Odası Başkanı Abdullah Cem Mercan, eylül ayından itibaren yayılan zam söylentilerinin ilaç yokluklarını artırdığını belirterek, “Tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar doğrudan hastalara yansıyor ve eczacılar, hem mesleki hem vicdani olarak zor durumda kalıyor. İnsanların tedavisinin gecikmesi, ilaçlara erişememesi bizleri de derinden üzüyor. Bu durum, eczacılık mesleğinin varlık sebebiyle çelişiyor.” dedi.
CHP Gaziantep Milletvekili Melih Meriç ise Meclis’te yaptığı konuşmada, “Bir kapsülün içinde yalnızca ilaç değil, bu düzenin vicdansızlığı var.” ifadeleriyle ilaç fiyatlarındaki adaletsizliğe tepki gösterdi. Önceki dönem Gaziantep Eczacılar Odası Başkanı İrfan Demirci de sorunun temelinde ilaç fiyatlarının ekonomik koşulların gerisinde kalmasının yattığını belirterek, “Bu sebepten ilaç yoklarıyla sık sık karşı karşıyayız. İlaca ticari bir ürün gibi bakılamaz. İlaç insan sağlığı ve tedavi için olmazsa olmaz bir üründür. İlaç fiyat politikalarına insan sağlığı penceresinden bakılmalı.” dedi.
Mercan: Asıl Neden Zam Söylentileri
İlaç yokluklarının temel nedeninin, aslında eylül ayından itibaren sektörde yayılan bir zam söylentisinden kaynaklandığını vurgulayan Gaziantep Eczacılar Odası Başkanı Abdullah Cem Mercan, “Henüz resmi kanallardan herhangi bir açıklama yapılmadı ancak bu söylenti, sektördeki firmaları ticari açıdan korumacı bir tutum sergilemeye itti. Bu söylentinin ardından üretici ve ithalatçı firmalar piyasaya sundukları ürünlerin arzını kısıtladı. Aynı durum depolara da yansıdı ve depolar, eczanelere gönderdikleri ilaç miktarını azalttı. Bu kısıtlamalar sonucunda tedarik zinciri aksadı ve eczanelerde ciddi bir ilaç sıkıntısı yaşanmaya başladı.” İfadelerine yer verdi.
Mercan: Stoklar Tükendi, Hastalar İlaca Erişemez Oldu
Eczaneler açısından durumun oldukça hassas olduğunu söyleyen Mercan, “İlaç, temel bir sağlık ürünüdür. Eczaneler hiçbir zaman vatandaşa ilaç konusunda kısıtlama yapmaz. Ancak temin kanallarında yaşanan aksaklıklar nedeniyle stoklar hızla tükendi ve eczaneler, eksilen ürünleri yerine koymakta zorlanmaya başladı. Özellikle kanser, diyabet, böbrek hastalıkları, infertilite (kısırlık) ve kronik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan, büyük ölçüde ithal menşeli ilaçlar ve tıbbi aygıtlar depolardan temin edilemeyince, eczanelerdeki mevcut stoklar da kısa sürede tükendi. Bunun sonucunda hastalar ilaca erişemez hale geldi.” diye konuştu.
Resmi Zam Açıklaması Yapılmadı
Gaziantep’te yaşanan tablonun, aslında Türkiye genelindeki durumla aynı olduğuna dikkat çeken Mercan, “Bu sorun yalnızca bölgesel değil; ülke genelinde bir tedarik krizi yaşanıyor. Zam tarihi olarak Ekim ayı konuşulsa da henüz resmi bir açıklama yapılmadı.” dedi.
İthal İlaçta Arz Sorunu Var
Sorunun temelinde, devletin uyguladığı ilaç fiyat politikalarının yattığını belirten Mercan, “İlaç fiyatları belirlenirken yılda bir kez güncellenen sabit kur sistemi uygulanıyor. İthal ilaçların ve ham maddelerin fiyatlandırması bu sabit kur üzerinden yapılıyor. Ancak sabit kur genellikle güncel ekonomik göstergelerin çok gerisinde kalıyor. Şu anda ilaç fiyatlandırmasında kullanılan euro kuru yaklaşık 22 TL civarında. Fakat güncel piyasa değeri bunun çok üzerinde olduğu için ithal ilaçlarda uzun süredir kronik bir arz sorunu yaşanıyor. Pek çok ithal ilaç sınırlı sayıda geliyor, hatta bazı yeni teknolojiye sahip ilaçlar Türkiye’ye hiç gelmiyor. Bu durum, artık geçici değil sürekli bir sağlık sorunu haline geldi. Ülkemizde, yeni geliştirilen birçok ilaç, Avrupa ve Amerika’da ruhsat almasına rağmen Türkiye’de ruhsat başvurusu bile yapılmadığı için hastalar bu tedavilere erişemiyor.” şeklinde konuştu.
Halk Sağlığını Atmayacak Sistem Belirlenmeli
Sabit kurun güncellenme yönteminin de ciddi sorunlara yol açtığını aktaran Mercan, “Zam söylentisi piyasaya önceden sızdığında, firmalar bu durumu öngörerek ilaç arzını kısıtlıyor ve bu da doğrudan ilaç yokluklarına neden oluyor. Bu nedenle fiyat güncellemesi yöntemi değiştirilmeli, piyasada ilaç kıtlığına yol açmayacak ve halk sağlığını riske atmayacak bir sistem belirlenmeli.” diye konuştu.
Vicdani Olarak Zor Durumda Kalıyoruz
Şu anda eczanelerin büyük sıkıntı içinde olduğunu belirten Mercan, “Tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar doğrudan hastalara yansıyor ve eczacılar, hem mesleki hem vicdani olarak zor durumda kalıyor. İnsanların tedavisinin gecikmesi, ilaçlara erişememesi bizleri de derinden üzüyor. Bu durum, eczacılık mesleğinin varlık sebebiyle çelişiyor. Hastalarla birebir muhatap olduğumuz için onların çaresizliğini görmek bizleri de etkiliyor. Eczacılar olarak bir an önce çözüm bulunmasını biz de hastalarımız gibi sabırsızlıkla bekliyoruz.” dedi.
Tedarik Sorunu Ne Zaman Düzelecek?
Mercan, “Şu anda konuşulan zam söylentisi Ekim ayının 20’sinden sonrası için geçerli. Bu güncelleme yapıldıktan sonra, geçmiş yıllarda da olduğu gibi, tedarik sorununun kademeli olarak düzelmesi bekleniyor.” diye konuştu.
Sağlık Hizmetlerinde Tasarruf Olmaz
İthal ilaçlarda yaşanan sıkıntının, bu geçici durumdan bağımsız olarak kronikleşmiş bir sorun haline geldiğine dikkat çeken Mercan, “Türkiye’ye gelen ithal ilaç miktarı, ülkenin ihtiyacının altında kalıyor. Üstelik pek çok yeni ilaç Avrupa ve ABD’de tedaviye girmiş olmasına rağmen Türkiye’de ruhsat başvurusunda bile bulunulmuyor. Bu da hastalarımızın modern tedavi imkanlarına erişimini engelliyor. Ülkenin ekonomik koşulları ortada, ancak sağlık hizmetlerinde tasarruf olmaz. İlaç ve tedaviye erişim temel bir insan hakkıdır. Ekonomik tedbir alınacaksa bile bunun uygulanacağı yer sağlık ve ilaç sektörü olmamalıdır. Çünkü bu alanlarda yapılan her kısıtlama, doğrudan sağlıksızlığa yol açar. Bizler eczacılar olarak, bu tasarruf anlayışının değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Umarız en kısa sürede bu sorun çözülür.” şeklinde konuştu.
Demirci: İlaç Yokluğu Artıyor, Eczaneler Zor Durumda
İlaç yokluğu hakkında sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan önceki dönem Gaziantep Eczacılar Odası Başkanı İrfan Demirci, “Ecza depolarından eczanelere ilaç sevkiyatı durma noktasında. Yanı sıra bazı firmaların da ecza depolarına sevkiyatı azalttığı bilgisi var. Özellikle kronik hastalıklarda kullanılanlar ve ithal ilaçlar birdenbire yoka girdi. Eczacı da hasta da ilaç bulmaya çalışıyor. Nedeni? Bu yılki ilaç fiyat zammının yüzde 25 civarında olacağı ve Ekim ayı sonlarına doğru yapılacağı bilgisinin bir ay önceden bakanlıkça paylaşılması. Kârlılığın minimal değerlerde olduğu sektörde herkes ayakta kalmaya çalışıyor. İlaçtaki temel sorun, ilaç fiyatının birçok ekonomik kriterin gerisinde kalması. Dolayısıyla ilaç yoklarıyla sık sık karşı karşıyayız. İlaca ticari bir ürün gibi bakılamaz. İlaç insan sağlığı ve tedavi için olmazsa olmaz bir üründür. İlaç fiyat politikalarına insan sağlığı penceresinden bakılmalı, eczane rafları reçeteleri karşılayabilecek dolulukta olmalı, eczacı hastaya “ilacınız yok” demek zorunda kalmamalıdır.” diye konuştu.
Meriç: İnsan Yaşamının Ticarileşmesinin Acı Bir Göstergesi
Türkiye genelinde yaşanan ilaç tedarik krizine dikkat çeken CHP Gaziantep Milletvekili Melih Meriç, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada kanser tedavisinde kullanılan Revlimid adlı ilacın fahiş fiyatını örnek göstererek, “Bir kapsülün içinde yalnızca ilaç değil, bu düzenin vicdansızlığı var.” dedi. Meriç, “Revlimid’in kapsül maliyeti 10 lira 40 kuruş. 21 kapsüllük kutunun satış fiyatı 43 bin 733 lira. Yani bir kapsül 2 bin 82 liraya satılıyor. Fiyat, maliyetin tam 200 katı. Matematik basit ama ahlak karmaşık. Bu yalnızca bir ilaç fiyatı değil; insan yaşamının ticarileşmesinin acı bir göstergesi,” ifadelerini kullandı.
Kanser Tedavisi Lüks Hâline Geldiyse Vicdan Bitmiştir
Meriç, Türkiye’de gelinen noktanın artık yalnızca ekonomik bir sorun olmadığını belirterek, sağlık sistemindeki etik çöküşe vurgu yaparak, “Bir ülkede kanser hastasının tedavisi lüks hâline geldiyse, orada refah değil, vicdan iflası vardır. Kâr maksimizasyonu artık bir şirket stratejisi değil, bir ideolojiye dönüşmüştür. Bir tarafta 10 liralık üretim, diğer tarafta 43 bin liralık çaresizlik… İnsan bedeni, piyasa ekonomisinin bilanço satırlarında eriyor.” şeklinde konuştu.
Bakanlık, İnsan Hayatını Borsa Grafiği Gibi Yönetiyor
Meriç, ilaç krizinin temelinde Sağlık Bakanlığı’nın uygulamalarının yattığını belirtti. Özellikle ilaç zam oranlarının bir ay önceden açıklanmasının, firmalar arasında stokçuluğu artırdığını dile getirerek, “Bakanlık, insan sağlığını ilgilendiren bir konuda stokçuluğu dizginlemek yerine körüklüyor. Sosyal devletin görevi, piyasaya spekülatif öngörüler sunmak değil, vatandaşın sağlığını korumaktır. Ancak bugün insan hayatı borsa grafiği gibi yönetiliyor.” diye konuştu.
Meriç, bu durumun hem ilaç temininde aksamalara hem de hastaların çaresiz kalmasına neden olduğunu belirterek, devletin asli görevinin vatandaşın yaşam hakkını korumak olduğunu vurguladı.
İlaç Ticari Ürün Değil, Hasta Müşteri Olamaz
CHP’li Meriç, konuşmasının ardından sosyal medya hesabı üzerinden de açıklamalarda bulundu. Paylaşımında sağlık sistemine yönelik eleştirilerini sürdüren Meriç, “İlaç ticari bir ürün değil, hasta müşteri olamaz. Devletin önceliği yaşam hakkını korumaktır. Hastalarımızı ilaçsız bırakmayın.” ifadelerine yer verdi. Meriç, yaşanan krizin sorumluluğunun iktidarda olduğunu belirterek, “Sosyal devlet, vatandaşın sağlığını her türlü ticaretin önüne koyan devlettir. İlaca fiyat biçen değil, yaşam hakkını koruyan bir devlet anlayışına ihtiyacımız var.” dedi.
Türk Eczacılar Birliği verilerine göre, Türkiye genelinde yaklaşık bin farklı ilaç ya tamamen bulunamıyor ya da sınırlı miktarda dağıtılıyor. Özellikle kanser, diyabet ve epilepsi hastalarının kullandığı ithal ilaçlarda ciddi tedarik sıkıntısı yaşandığı belirtiliyor.