Gaziantep Gümrük Hanı’nda “Takunyacı Mehmet Amca” olarak tanınan 61 yaşındaki Mehmet Başaran, eşinin metale alerjisi nedeniyle kurduğu ahşap dükkânında, yarım asırdır el emeğiyle takunya üretiyor. Eşiyle birlikte işlettiği bu dükkânda, hem sevgi hem gelenek yaşatılıyor.

Gaziantep’in Son Takunyacısı
Gaziantep Gümrük Hanı’nda ahşap kokusunun ve keser seslerinin arasında bir zanaat hâlâ nefes alıyor.
1964 doğumlu Mehmet Başaran, 1978 yılında başladığı takunyacılık mesleğini bugün kentte tek başına sürdürüyor. “Yarım asırdır bu meslekle geçiniyorum, bu da benim mirasım.” diyen Başaran, mesleğine tutkuyla bağlı.
Eşinin metale alerjisi nedeniyle tamamen ahşapla çalışmaya karar veren Başaran, bu kararı hayatının dönüm noktası olmuş. Böylece hem eşine zarar vermeyen bir üretim alanı kurmuş hem de bu sanatı eşiyle omuz omuza sürdürmeye başlamış.

“Eşim Metale Dokunamıyordu, Ben De Ahşabı Seçtim"
Yıllar önce, eşi metal takılara, tokalara ve hatta bazı iş aletlerine dokunduğunda cildinde alerjik reaksiyonlar oluşmaya başlamış. Doktorların “metal teması zararlı” uyarısının ardından Başaran, hem evde hem işte eşini koruyacak bir çözüm aramış. O günden sonra hayatını tamamen ahşaba adamış.
“Eşim metale dokunamıyordu, ben de ahşabı seçtim.” diyor. Bu karar sadece bir meslek tercihi değil; sevgiyle yoğrulmuş bir hayat felsefesine dönüşmüş.
Şimdi Gümrük Hanı’ndaki küçük dükkânında, her tahtayı birlikte kesiyor, her takunyayı birlikte zımparalıyorlar. Başaran, “Her parçada onun da emeği var, bu dükkân bizim ortak yuvamız.” diyerek eşine duyduğu sevgiyi dile getiriyor.

Takunyanın 700 Yıllık Serüveni
Takunya, 1300’lü yıllarda ayakları diken ve pislikten korumak amacıyla ortaya çıktı. Osmanlı döneminde özellikle hamam kültürünün ayrılmaz bir parçası hâline gelerek statü sembolü oldu.
Kralların giydiklerine “habab”, sultanlarınkine ise “takunya” denirdi.
Gaziantep’te “haphap”, Trakya’da “narin”, Arap kültüründe ise “kapkap” adıyla anılan bu ahşap terlikler, Anadolu’nun kültürel belleğinde özel bir yere sahip.

Gaziantep’te Çeyiz Sandıklarının Vazgeçilmezi
Gaziantep’te takunya, sadece bir eşya değil; bir geleneği temsil ediyor. Eskiden her genç kızın çeyiz sandığında mutlaka bir çift Antep işi takunya bulunurdu. Hamama gelen misafirlere özel motiflerle süslenmiş takunyalar giydirilirdi.
Bugün bu geleneği yaşatan tek isim olan Mehmet Başaran, “Bir çift takunyayı yaklaşık iki saatte tamamen el emeğiyle yapıyorum.” diyor.
El Emeğiyle Üretilen Geleneksel ve Modern Takunyalar
Meşe, çınar, dut ve ceviz ağaçlarından yapılan takunyalar, el işçiliğiyle şekilleniyor.
Erkekler için cami ve hamam takunyaları, kadınlar için kırmızı işlemeli, çiçek desenli gelin hamamı takunyaları hazırlanıyor.

Ayrıca modern çağa uygun parmak arası “sandale tipi” takunyalar da tasarlanıyor.
Altlarına kaymaz, sessiz lastik tabanlar ekleyerek kullanım kolaylığı sağlayan Başaran, Gaziantep’e özgü kutnu kumaşı ve yöresel desenlerle takunyalara estetik bir kimlik kazandırıyor.
Bu özel üretimler 600 TL’den satışa sunuluyor.

Takunyanın Sağlığa Faydaları
Mehmet Amca’ya göre takunyanın sadece kültürel değil, sağlık açısından da önemi var.
Ahşap yapısı sayesinde vücuttaki statik elektriği azalttığını, kan dolaşımını hızlandırdığını, topuk yarılmasını engellediğini ve sindirim sistemini desteklediğini söylüyor.
Çocuklar için üretilen modeller ise 300 TL’den alıcı buluyor.

Gaziantep’in Kurtuluş Savaşı’ndan İlhamla: Taktaka ve Sahan Bombası
Mehmet Başaran, sadece takunya üretmekle kalmıyor; Gaziantep’in Kurtuluş Savaşı’nda kullanılan iki önemli aracı da yeniden canlandırıyor.
Taktaka, savaşta kadınların Fransız askerlerini korkutmak için kullandığı, makineli tüfek sesi çıkaran ahşap bir aletti.
Bu aletin ilk yeniden üretimini yapan Başaran, “Kadınlar bunu çevirip düşmanı korkutmuş, biz de o cesareti unutturmak istemedik.” diyor. (Fiyatı: 700 TL)



